View on GitHub

thirdwave

Çin

Ünlü bir sözünde “kedinin siyah mı beyaz mı olduğu önemli değildir, önemli olan fare yakalamasıdır” demiş olan Deng Xiaoping’in, ülkesi Çin’i anti-kapitalizm’den kurtarmasından dört sene sonra, Beijing’de bir parti konferansı düzenlendi. Bu konferansın ana konusu “nasıl bir gelime yönü takıp edelim” sorusu üzerinde odaklanıyordu.

Konferans’ın idarecisi zamanın başbakanı Zhao Ziyang, Alvin Toffler’in Third Wave kitabını okumuş ve çok etkilenmişti, ve tercihi bu kitaptaki felsefelerin Çin’in gelişmesine rehber olarak alınması idi. Fakat Komünist partide yeni fikirlere karşı büyük bir korku vardı. Third Wave’de belirtilen “sanayileşme için demokrasiye gerek yok” ifadesi bile bu korkuları dindirecek bir yorum değildi, çünkü Çin, sadece sanayileşme değil, “iki başlı gelişme (twin track strategy)”‘yi takip etmek istiyordu. Bu plana göre hem sanayileşme, hem bilgi/servis ekonomisine aynı anda geçilecekti.

Sonunda, 2. dalga bacaklı, ama her fırsatta 3’u gözeten bir gelişme planı kabul edildi. Bunun için öncelikle Çin yönetimi Üçüncü Dalga kitabındaki fikirlerinin yayılması için kitabının (kaçak olarak) milyonlarca kopyasını bastırdılar. Ayrıca Alvin ve eşi Heidi Toffler’in hazırladığı aynı konudaki bir video tüm toplu alanlarda gösterime sunuldu. Bu filmi seyretmek için bisikletine binerek kilometrelerce yol alan insanların olduğu söylenir, üstad Çin’e ziyarete gittiğinde onunla karşılaşan insanlar onunla bu anektod’u paylaştıktan sonra arkasından şunu söyleyerek hala teşekkür etmektedirler: “Çin’i siz değiştirdiniz!”.

Böylece iki başlı gelişme uygulamaya konmuş oldu. Bu planın diğer bir bacağı daha vardı: Buna göre ilk önce, halen 1. akımda yaşamakta olan köylünün tarım ürününü istediğine satması yasaklanacaktı. Bu sistemde köylü sadece devlete satabiliyordu ve devlet, köylüye verdiği müthiş ucuz fiyat ile onu fakir bırakıyor, ürünün esas fiyatı ile bu ucuz alım fiyatı arasındaki fark ile endüstriyelleşme altyapısını kurmayı amaçlıyor ve böylece 1) köylünün belini kırıp birinci akımdan faydalanmak 2) bu akımı topal bırakmak 3) onu ikinci akımı finanse etmek amaçlarının hepsini aynı anda gerçekleştirmiş oluyordu.

Bu altyapı kurulurken aynı zamanda Çin esas amaçı olan 3. akımı yatırım yelpazesinde her zaman öncelik verdi. İşte bu amaç içindir ki mesela uzay programına çok önem vererek uzaya astronot göndermeyi başardı, teknik alemde, mesele DVD’lerde kendi standartlarını koymaya çabaladı - bunu korumaçı bir mentalite ile yapmıyordu; Teknolojinin gelecekteki yönünü etkileme amaçı ile yapıyordu. Bunun üstüne biyoteknoloji alanında büyük yatırımlar yapıldı. Bu ve bunun gibi pek çok 3. akım yatırımı sayesinde günümüzde Çin’deki Dalian bölgesi hem bir sanayi, hem de bilgi ekonomisi merkezi haline gelmeyi başarmıştır. Öyle ki GE, Microsoft, Sony gibi şirketler bu bölgede ARGE merkezleri açmak için birbirlerine çiğnemektedirler, ortalama olarak yılda 200 araştırma merkezi bu bölgeye geldiği söylenmektedir. Microsoft Beijin Lab’ın başkanı Harry Shum’un “dünyada hiçbir yerde bu kadar çok IQ yoğunluğu yoktur” yorumu, Çin’in

  1. dalgada ne kadar ilerlediğinin bir göstergesi sayılmalıdır.

Çin halen sanayi ürünlerindeki iddasını sürdürmektedir, fakat her fırsatta bu sanayileşmeyi “akıllı sanayiye” çevirmeyi, ve innovasyon katmadeğerini sürekli geliştirme amaçıni da on planda tutmaktan vazgeçmemiştir.

Çin yönetiminin akıllıca yaptığı bir iş, Toffler’in fikirlerini sokaktaki insana bile tanıtmış olması, bu sebeple “akımlarası savaş” kavramına karşı bir ölçüde bir “aşılama” yaratmış olmasıdır. Çin yönetiminin şu andaki en büyük derdi, sürekli olarak bu akımlar arasında bir denge politikasını devam ettirebilmektir - gelişmelerinin sanayi bacağı sayesinde köyden şehire büyük bir akım olmuş, köylüsü halen fakir kalmış, bir de aynı anda bilgisayarı, cep telefon ve beyaz yakalı işi ile diğer her iki gruptan da tamamen farklı bir dünyada yaşayan bilgi işçisi hayat tarzı ortaya çıkmıştır, ve her yıl Çin’de olan 80,000 gösterinin sebebi bu sürtüşmelerin çok zor idare edilmesi gerçeğinde aranmalıdır. Ayrıca 2. akımın kaçınilmaz bir sonucu olan “milliyetçilik”[1] son zamanlarda kendini Japonya karşıtı gösterilerde kendini göstermiştir, ve Çin hükümeti tarafından kısmen izin verilmiş olsa da, ilerlemesine endise ilen bakılan bir gelişme olarak dikkatle takip edilmektedir.

[1] Aşırı milliyetçilik ve sanayileşme arasdaki bağlantı, İ. ve Iİ. dünya savaşlarında yeterince gözler önüne serilmiştir zannediyoruz çünkü sanayileşme kaçınilmaz olarka tek-tipleşme, toptan düşünce ve uluslaşma kavramlarını getirir ve sosyal Darwinizm üzerinden “diğerine” olan toleransı azaltma sonucunu güçlendirir. “Takımcılık” ayyuka çıkar (bkz. sanayileşmede en eski tarihi olan İngiltere’deki holiganlık).