View on GitHub

thirdwave

Secmen

Halk demokratik bir secimde rasyonel karar verir mi?

Buna baska bir soruyla cevap vermek uygun olabilir: Bir yerden bir yere “yururken” rasyonel bir sekilde mi yuruyoruz? Insan zekasini bilgisayar ortamina tasimaya ugrasan robotik biliminde artik ortaya ciktigi uzere, bazi cok cetrefilli problemlerin deterministik (rasyonel) cozumleri artik bulunamamaktadir. Bir robotun yer bulma, etrafini bir haritaya yerlestirme gibi cok detay iceren ve baz seviye bir problem icin bu gecerlidir.

Sebep, rasyonel denklemlerin hesaplanamaz (intractable) durumda olmasidir, ki bu su anlama geliyor: Tum karar noktalarini alt alta yazip listeleyebilseniz bile, bunlari hesaplayip sonuca varmak icin elinizdeki hesap gucu (bilgisayar donanimi) yeterli olamayacaktir. Bu tur zor problemlerde artik sadece olasiliksal cozumler sonuca varabilmektedir.

Secmenin Dusundugu

Bir secimde bir lider/parti secmek te buna benzer. “Yururken rasyonel miyiz?” sorusunun cevabi ayni sekilde mekanik olarak aslinda “birbirini takip eden dengeli ve surekli bir dusus” olduguna gore, mukemmel degil, elde olan ile en iyi yapildigi bir ortamin varligi ortaya cikmaktadir. Karar verirken ise “olasiliksal” sekilde pek cok engelin, bilinmezligin arasinda , veri noktalari degil bulutlari kullanarak yapilan tercihler zincirinden bahsediyoruz.

Yani yurumekte olunamadigi gibi demokratik bir secimde secim yapmak sirasinda da mukemmel rasyonellikten bahsedilemez, cunku sartlar ve hipotez alaninin genisligi buna musade etmez.

Fakat insan zekasi, yine de, elinde olanla en iyi sonuca varir. Bir yerden bir yere yuruyebildigi gibi, noktalar degil bulutlar kullanarak ama gayet kati bir matematik uygulayarak (ki bunu farkinda bile olmadan yapar) sonuca ulasabilir. Sistem ona bir suru irrasyonellik sunar, mesela secim sirasinda partiler en fazla oy miktarina ulasmak icin bilerek ilerisi hakkinda cok ince detaylara girmezler [1]. Ve boylece cok onemli bazi verileri halktan saklamis olurlar, yani insanlari “irrasyonel” olmaya kendileri zorlarlar! Buna karsi halk, kendi icin onemli bazi noktalara odaklanarak, ilerisi icin onemli ipuclari almaya calisir. Mesela zaten az olan secim hakkini (surekli ona sorulmuyor, arada sirada fikri soruluyor) kisitlanmasi “rengini” hissettigi an bunu desteklemez, bu tur litmus testi ya da ozetleyici gosteegelere bakabilir.

Bu gostergelerden bir digeri su olabilir: Lidere bakip kendine su soruyu sorar: “Bu adamla arkadas olur muydum?”. Bu ozetleyici bir soru/cevap’tir ve gayet etkilidir, secimin kendisinin irrasyonel oldugu bir durumda bu sekilde ozetleyici (istatistikte “estimator” denen kavram) hesaplarin yapilmasi zorunlu kilmaktadir. “Potansiyel arkadas” sorusunun etkili olmasinin sebebi, icinde pek cok baska kucuk sorulari barindirmasidir. Final analizde arkadas, bir insana arka cikabilecek, yardim edecek, ogretebilecek, sozune guvenebilenecek, cok uzak olmayan, tatli/sert olabilecek adam/kadin degil midir? Bu acidan bakarsak, insanlarin Sn. Erdogan secmesi normaldir - “arkadas olur muydum” sorusu onun yonunde cevaplar getirecektir. Kiyasla Baykal tercih edilmeyecektir [3] - bu kisi ikili/uclu/vs iliskilerde ya da yemek masalarinda iyi/sosyal bir insan olsa bile, halk onune ciktigindaki goruntu, tatli/sert degil “hep sert” yonunde olmasi sebebiyle bu onemli testten kalir not alacaktir [2].

Bir diger problem, halka verilmis olan seceneklerin kaba hatli secenekler olmasidir cunku ileride yapilacak onlarca/yuzlerce degisikligi (mesela kanunlari) idare icin bir avuc secenek arasindan tek bir parti secmesi istenir. Bu kaba hatli bir soruya ve secenekler isiginda gelecek cevap ta muhakkak kaba hatli bir cevap olacaktir. Secmen, bu sebeple bir siralama yapmak zorundadir - bunun icin su kurali (rule of thumb) takip eder: Olmaz’lari, olmazsa olmaz’lari ve olsa iyi olur’lari vardir ve bunlari dengeleyerek olmazsa olmaz’larini en iyi tatmin eden partiyi basa getirmeye ugrasir. Olmazsa olmaz’lar her bolge/kisi icin degisik olabilir - mesela bu bir bolgede “bana kimlik dayatilmasin” ise, diger bolgede “turizmin onemi”, digerinde issizlik, bir digerinde AB sureci olabilir; Hangi parti tutarsiz olmadan en fazla olmazsa olmaz’lari ve olsa iyi olur’lari icerebiliyorsa, bu karar mekanizmasindan ustte cikacaktir.

Zaman ile Senkronizasyon

Halk kendi yasadigi gercekligin isiginda oy verir. Bu gerceklik, zamane teknolojileri uzerinde yukselen calisma sekli ve gecmisten gelen geleneklerin bir sentezidir. Bu baglamda zamane teknolojilerden biri Internet ise, bunun ucuzlatilmasini basaran, en azindan bundan bahseden parti cagin gereklilikleri ile kendini senkronize ederek, halktan oy almaya kendini bir adim daha yaklastiracaktir. Sentezin diger bacagi olan gelenek dunyasinda basortusu var ise [4], bu diger bir senkron noktasidir.

Bu tur ufak tefek her “hikaye”, final karara yansiyan ogelerden biri olur.

[1] Rasyonel Oy Vermek11

[2] Testin basarili oldugu, Sn Baykal basa gelse takip ettigi ideolojilerin ne olacagi dusunulerek anlasilabilir: Otoriter/sanayici, mavi yakali, ve sert.

[3] ABD halki ayni sebepten dolayi 2000 yilinde Bush’u secmistir - Bush’un rakibinin pek rahat ifadeli olmayan Gore’dan daha pozitif oldugu aciktir. Secim sonrasi yapilan anketlerde tutarli olarak “Bush’u yemek masamda misafir olarak hayal edebiliyorum, digerini edemiyorum” cevabi ortaya cikmistir. Bush’un Irak’taki basarisizligindan sonra su sorulabilir - bu secim “cok yanlis” bir secim mi olmustur? Olen birkac bin kusur asker, iyi bir ekonomi bu secimin ABD icin pek fena olmadigini gosteriyor. Kabak dunyanin basina patlamis olabilir, fakat bunlar, en azindan 2000 yilinda olacaklarin bilinmedigi ortamda, Amerikan halkini ilgilendirmemistir. Ek olarak Bush’un elinde 11 Eylul sonrasi korku bazli olusan bu kadar genis bir yonetim hakki (mandate), ona yaptigi bazi asiriliklari yonetim hakkini kullanarak yapma sansini vermistir. Katrina hezimeti de zaten daha derin sistemik bir cokuntunun isaretidir, burokrasinin ve merkezin gocmesinin disari vuran orneklerinden biridir.

[4] ABD halki dindar grup icin mesela “olmazsa olmaz”‘lardan biri kurtaj konusudur. Fakat bu konu yokolursa, halkin/gruplarin hemen cantadaki diger parametrelere bakmaya basladigini su ornege bakarak gorebiliriz: Birbirine rakip olarak muhtemel bir Gulliani / Clinton eslesmesinde her iki tarafin da kurtaja ozgurlukcu olarak yaklasmasi sebebiyle, dindar kesim “o zaman baska konulara odaklaniriz” deyivermistir (tabii bir yandan Cumhuriyetci partisine “oyumuzu o zaman yine satilik olur (we’are all fair game)” mesajini vererek dindar bir aday istegini one surmektedir - ama tehditleri aslinda bir gercegi yansitmaktadir. “Olmazsa olmazi” cerceveden cikinca, geriye kalan “olsa iyi olurlar” uzerinden oy verilmeye baslanacaktir).