View on GitHub

thirdwave

Tahammulsuzluk

Mahatma Gandhi “toleransizlik kendi davamizdan emin olmadigimizin gostergesidir” demis - endustriyel entellektuellerimizin tahammulsuzlugunu bu soz, genelde baglamda, iyi bir sekilde aciklayabilir.

Ozelde neler oldugunu ise bu grubun gelecek tasavvuruna bakarak anlayabiliriz.

Bu kesim ulkenin sanayilesmesini planliyordu. Bu degisimin sonucu olarak vasifsiz bir isci sinifi olusacakti. Bu olunca, bu insanlari yonetecek bir kesim gerekecekti. Bu okumus yonetici sinifta hizmet verecek, bu guruhun kendi icindeki yemlenme sirasinda kendine ait tabakada calisacak “entegre edecek” kisiler gerekiyordu, iste bugun, Kemalist/ulusalci diye bilinen ve “endustriyel entegrettuel” adi verebilecegimiz kisiler bu kesimin ta kendisidir.

Fakat yeni nesil teknolojiler, bilginin ve ulasimin artmasi toplumumuzu bir “vasifsiz isci toplumu” degil, vasifli bilgi isci toplumu haline getirmektedir. Bir “fabrikaya” bagli olunmadigi icin bu gelisim sekli merkezi, burokratik degil, toplumun tum tabakalarina dagilmis/dagilacak sekilde cesitlidir. Bu yuzden, yeni beyaz yakalilar dindar, dinsiz, Kurt, Alevi, Turk gibi toplumun her kesiminden ortaya cikiyorlar. Iste bu sebeple eski elitin ortaya attigi ve uzerine titredigi “tek kimlik” cozuluyor. Onun arkasindaki tarihi, genetik, kulturel hurafeler yikiliyor.

Bu durum, endustriyel entegrettuel’lerin planinda olmayan bir gelismeydi. Onlar vasifsiz orduyu yonlendirmeyi beklerken, “yardim etmeyi” umarken, simdi alt-kimlikleri kendilerinden farkli, ama bir o kadar (hatta daha fazla) vasifli, birikimi kendininkine yakin insanlar ile karsi karsiya geliyorlar. Yani yardim etmek istegi, yonetmeyi hak gorme dusuncesi/faraziyesi, birdenbire yonetememe, gereksiz ve marjinal kalma, fikirlerine aldiris edilmemesi durumuna donusuvermistir. Bu kadar buyuk bir plan degisikligi, gelecek beklentisi ile gercek halin uymazligi, bu insanlari tabii ki buyuk bir psikolojik bunalima itecektir. Onlarin planina gore merkeze biat edilecek, topluma yardim edilecek ve karsiliginda merkez onlari kollayacak ve yardimlarini kanalize edecekti.

Bu sistem yeni dunyada devam ettirilebilir bir surec degildir. Merkeze biat edilmesi anlamsizdir, -entegrettuellerin Cumhurbaskanligi secimine yeni beyaz yakalilari sasirtacak derecede onem vermis olmasi bundandir-, bu dunyada herkes kendi isine bakacak, merkez sadece bireyi kuvvetlendirmek ve tesvikle onun onunu acici bir rol oynayabilecektir. Toplumsal iletisim, insanlar arasinda ihtiyaca gore kurulan “network”ler uzerinden daha gayri resmi (informal) ve asenkron bir sekilde vuku bulacaktir.

Yeni dunyada artik bir urunu ureten sirketin kendisi bile o urunun merkezinde degildir - tekil kisiler eBay gibi elektronik mezatlarda bir urunu birbirlerine alip, satip, pazarlayip koca bir ikinci piyasa ve kulturu olusturmuslardir. Yedek parcalar bu network uzerinden gezinmekte, ve insanlar “merkez sirketin” fahis fiyata yaptigi tamirlerden kacip, parcayi kendileri alip tamiri kendileri bile gerceklestirebilmektedirler.

Yepyeni bir dunyaya dogru gidiyoruz…

2008’e hosgeldiniz.


[1] Bu noktada Kemalist’lerin “toplumu egitmek” hem de onu “iscilestirmek” amaclari celiski gibi gozukebilir [2], ki kismen oyledir. Fakat, Bati ulkelerinde ozellikle Ingiltere’de “kitle egitimin” cikis amacinin zaten bastan beri “mavi yakali isci yetistirmek” oldugunu unutmayalim. Bu sistem tarimdan gelen ve “asiri senkron” zaman mekan kavramina uyum saglayamayan koylulere senkronluk, emir alabilme, birbiri ile iletisim kurabilme gibi yetenekleri asilamak icin kurulmustu.

[2] Ote yandan sanayilesme istegi ile “koylu milletin efendisidir sozu” bir celiskidir.