View on GitHub

thirdwave

Toplum

Toplum nasil olusur? Neye gore sekillenir, onceliklerini ne belirler? Buna cevap vermek icin bir siralama yapmamiz gerekecek. Alttaki kalemler en onemlisi en ustte olmak suretiyle toplumu olusturan kavramlarin bir listesini olusturmaktadir.

1) Uretim yontemi, teknoloji 2) Bilim, din 3) Felsefe, sanat 4) Aile 5) Siyaset

Uretim yonteminin en ustte olmasi bu blog’da daha once yazilanlara bakilarak sasirtici olmamali. Insan hayatinin akisini yonlendiren birincil etken uretim yontemidir. Yapabildiklerimiz, yapacaklarimiz (planlarimiz) ona gore sekillenir. Hayatta kalmamiz, guc yansitmamiz (power projection) ona baglidir. Demiryolunun oldugu cagda yasayis at arabasi olan cagda yasayistan farkli olacaktir.

Bilim ve dinin ayni seviyede olmasi sasirtici gelebilir. Fakat bu kavramlar insan hayatini etkilemekte ayni kuvvettedirler - bilim ve din hayatin amacini, temelini aciklamaya ugrasirlar. Birbirlerinin ustune cikamazlar, cunku birinde ilahi kudretten geldigi inanilan aciklamalar vardir ve bunlar gunun sartlari elverdigince aciklanabilir/anlasilabilir/uygulanabilir ve kisiseldir, otekinde ise gunun matematigi/yontemleri elverdigince elde edilmis sinirli bazi sonuclar vardir.

Yani birinde kisiden kisiye degisebilecek inanc seviyesi yuzunden bir “kisisellik” mevcuttur, digerinde ise cagin beceri sinirindan ortaya cikan bir “sınır” vardir. Bilim de din de “nasil yapacagim”‘dan ziyade “nasil/niye oluyor” sorusu ile ilgilenir. Bu iki alan birbiriyle catismaya girebilir - bu durumda yapilmasi gereken birindeki “kisiselligin”, digerindeki “sinirlarin” farkinda olunarak cepha alinmamasidir. Bu iki alan arasindaki baglantilar zanndilenden fazladir - tarihte din icin bilim yapanlar olmustur, mesela Isaac Newton icin kainatin isleyisini anlamak ibadet ile esdegerdi. Islam’da ilim sahibinin bir dusuncesinin normal adamin bin ibadetinden daha degerli oldugu ifade edilir. Ruhban sinifligi, Islam olsun, Hristiyanlik olsun, bir inanc ve kulturu muhafaza edip aktarmak yaninda “dusunce adamlarini” koruyucu bir kalkan gorevini de yapmistir. Bu sinif, sadece varligi ile gunluk gecim cabasindan, yarisindan (rat race) uzakta ve bu sayede pur dusunce ile ugrasabilecek insanlarin olabilmesine izin veren bir kavram olmustur.

Bilim ve din’in her ikisi de bir ustteki oge, uretim yontemi, ile etkilesime gecebilir. Bilimin bulgulari yeni teknolojilere izin verebilir [1] ve bu teknolojiler uzun vadede insan yasayisini degistirirler. Dinin kurallari ise uretim yonteminin dayattigi kurallar ile catismaya girebilir - mesela peygamberi “iki gunu bir olan bizden degildir” diyen bir dinin uyeleri sanayisel uretimle montaj banti basina hapsedilemeye direnebilirler - bu sekilde catismalar/etkilesimler mumkundur fakat bir alt seviyede olundugu icin etki ya uzun vadeli, ya yavaslatici, ya da bosuna olacaktir.

Bilim ve dinin altinda felsefe ve sanat ile karsilasiyoruz. Felsefe bilimin bulgularina muhtactir. Bilimin bulgulari ve dinin aktardigi kultur kodlari olmadan felsefe burnunun ucunu bile goremez. Dusunce sinirlarini adeta o belirler. Uretim yontemi ise belki de felsefe olusmasinda en belirgin itici kuvvettir - sanayisel uretimden gozu kamasan bir kimse materyelist, onun kitle imhaci potansiyelinden korkan baska biri hicci (nihilist) ya da teknolojinin olusturdugu merkeze biat eden kitleyi emrine alip tebasina hukmetme istegi ile baskici diktator olabilirsiniz, felsefeler bu orneklerde tamamen reaksiyoner bir seviyededir. Fakat felsefeler alt seviyelere rol gosterici rol oynayabilir, mesela siyaset bu etki alanlarindan biridir.

Ayni seviyedeki sanat ta uretim yonteminin sekillendirdigi hayatin bir yansimasidir. Bir deyiste oldugu gibi “sanat mi hayati taklit eder hayat mi sanati” sorusunun cevabi sanatin hayati taklit etmesidir. Bazen sanat hayatin sekillenecegi yonu “tahmin edebilir” fakat bu durumda rolu kural koyucu degildir. O tahmin etmese de gidisat o yone olacaktir. Sanat bir cikis, rahatlayis, ayni seviyede oldugu felsefe gibi bir toparlayicidir. Bir anlamda eglence ve lukstur.

Daha alt seviyeye inersek aile kavrami ile karsilasiyoruz. 1. ve 2. seviyeler birlesip aile yapisini etkilerler. Burada en onemli etki yine uretim yonteminindir - koylu uretiminde topraga yakin buyuk aileler, sanayi uretiminde fabrikaya yakin cekirdek aileler, bilgi uretiminde ise tek anneli, tek babali, az/hic/cok cocuklu, anne ve babali, kalabalik/degil gibi envai turden aile yapisi ortaya cikar. Aile olusunda kisinin takip ettigi dinin telkin ettikleri, uretim yonteminin izin verdigi olcude, muhakkak etkili olacaktir. Aile toplumun ve bireylerin sekillenmesinde rol oynar fakat daha ust seviyelere etki edemez. Aile yapisi ne dini ne de uretim yontemini sekillendirebilir. Ona uyar ya da yardim eder.

En alt seviyede ise, 1,2,3,4. seviyelerin hepsinden etkilenen ve toplumu bir olcude orgutleyen/sekillendiren “siyasete” geliyoruz. Uretim yontemi bir guc dinamigi olusturur ve bu gucun dagitimi siyaset “uzerinden” yapilir. Koylu toplumun etkisi/ihtiyaclari, sanayi toplumunun etkisi/ihtiyaclarindan farklidir. Her toplumun yonetim sekli, lider cesitleri otekinden degisik olacaktir.

Bilim ve din de siyaset uzerinde yol gosterici ve secmen karakterini belirleyici rol oynar. Aile yapisi da siyasete cesitli yeni “istekleri” siyasete dayatabilir. Mesela guneydogu’da hayatini yitiren askerlerin anneleri/aileleri siyasi yonetim uzerinde baski olusturmaya baslayabilirler.

Siyasetin kendinden ustteki seviyeleri olan sekillendirici etkisi cok azdir - bu etki yonlendirici olabilir, fakat yok edici olamaz. Siyaset aile’den cikan bireylerin bilim yapma kapasitesini uretim yontemine kanalize edip zenginligi arttirmanin onunu acabilir. Evet siyaset bir uretim yonteminin onunde durmaya calisabilir fakat bunu uzun sure yapamaz, geri kalir, yenilir, ya da bir sure sonra kacinilmaz olarak kendisi etkilenip degismeye baslar. Aktorleri degisir ve guncellenir.

[1] Yukari dogru etki her bilimsel bulus icin gecerli olmayabilir cunku uretim metotunu kokunden degistirecek durumlar nadir olarak ortaya cikacaklardir. Ilginc bir diger nokta, bazen teknolojilerin bilimsel/matematiksel tabani tamamlanmadan bile bazen ortaya cikabilmeleridir. James Watt buharli motorun basariyla calismasini saglayan duzenleyici (governor) sistemini kurdugunda, bu sistemin bir analizi yoktu. Hatta zamanin unlu bir matematikcisi bu aletin calismasina bakarak basini sallayip bu aletin matematiksel analizinin neredeyse imkansiz oldugunu soylemistir. Bu analizin hakkiyla yapilabilmesi icin 100 sene daha beklemek gerekecekti.