View on GitHub

thirdwave

Devlet / Petrol İlişkisi

Petrol ve devlet ilişkisine önceki yazıda bir giriş yaptık. Bu seviyede çıkar ilişkisinin olduğu bir ortamda, kişisel bağlantıların, geçişleri olmaması beklenemez… Bu kişisel bağlar her iki tarafı birbirine yakın tutan iletişim kanalları, bir taraftan diğerine nefes alır kadar rahat geçiş yapan insanlar üzerinden olmaktadır. Allen Dulles adında bir zat’ın kariyeri bunu gösteren ansiklopedik bir örnektir.

Dulles kariyerine Ortadoğu’da çalışan Amerikalı bir diplomat olarak başladı. Yükselerek ABD dışişlerinde Yakın Doğu masasının şefi haline geldi. 1920’li yılların ilk yarısında Amerikalı şirketlerin Irak’taki petrol kontraktlarını kazanması amaçlı kampanyayı yönetti. Daha sonra devlet görevinden çıktı, New Yorklu bir hukuk şirketi Sullivan ve Cromwell adına kurumsal avukatlık yaptı, ki şirketinin en önemli müşterisi petrol sektörüydü. Dulles, II. Dünya Savaşı sırasında istihbarat göreviyle çalıştı, ve daha sonra başkan Eisenhower tarafından CIA’nın başına getirildi. CIA başkanı olarak İran’da Mossadeğh’in devrilmesini ayarladı, ve böylece İran’da Amerikan petrol şirketlerinin kontrakt kazanmasını sağladı!

Yani, Dulles’in pek çok değişim geçiren kariyerinde neredeyse tek değişmeyen, sürekli petrol şirketlerinin çıkarlarını gözetmiş olmasıydı.

Bir diğer örnek: Max Thornberg ABD dışişlerine 1941 tarihinde Bahreyn Petrol şirketinden “üst düzey petrol danışmanı” olarak geldi. Şirketi Standard Oil California’nın içinde bulunduğu bir şirket evliliği idi. Fakat Thornberg dışişlerinde çalışırken bile eski şirketinden maaş almaya devam ediyordu, ve dışişlerinde onun üstünde olan amirlerinden bağımsız olarak çalışmaktaydı. Eski (!) şirketinin yöneticilerini gizli olsun olmasın önemli hükümet toplantılarından haberdar ediyordu ve hükümet içinde aktif olarak şirketinin çıkarlarını ilerletmek için lobi yapıyordu. Ve tüm bunlar olurken, Thornberg bir çıkar çatışması yaşadığını aklından bile geçirmiyordu - tüm hayatını petrol endüstrisinde geçirmiş biri olarak sektörünün çıkarlarının ülkesinin çıkarları ile aynı olduğu düşüncesindeydi.

Fakat bu örneklerin hepsi günümüzdeki durum yanında cüce kalır: Petrol/Devlet kişisel ilişkisinde altın madalya mevcut George W. Bush hükümetine gidiyor. Bu ilişki devletin en üst katında, çok daha yoğun ve açıktır. Öncelikle Başkan Bush ve babası Texas’taki petrol endüstrisinde yıllarca ve aktif olarak çalışmışlardır ve zamanında kendi petrol şirketlerinin başkanıydılar. Başkan Yardımcısı Dick Cheney başkan yardımcısı olmadan önce Halliburton şirketinin CEO’su idi (Haliburton ABD’nin en büyük petrol servisi şirketidir). Dışişleri Bakanı Rice, Chevron Texaco’nun direktörlüğünü yapmıştı, hatta bu şirket tarafından bir süpertankere “Condolezza” ismi verilmişti! Tüm bu insanlar Bush hükümetine ağırlıklı bir “petrol havası” getirmekteydi.

Bu sebeple Bush hükümeti, rakibi “çevreci” Gore’u tartışmalı bir seçimde yendikten sonra, gelir gelmez petrol endüstrisi için bir takım faydalı kararları hızla almaya başladı. Bu kararlardan bazıları ABD’nin petrol şirketleri için iyi olmayan Kyoto Anlaşması’ndan çıkılması idi. Daha sonra Devletlerarası İklim Değişim Panelinin başkanı alelacele sepetlenecek ve petrole ağırlık veren bir enerji planı devreye sokulacaktı.

[1] Oil Companies in Iraq: A Century of Rivalry and War

[2] How the Bush Administration’s Iraqi Oil Grab Went Awry

[3] Oil in Iraq: the heart of the Crisis