View on GitHub

thirdwave

Değişime direnen silinecek!

Altta ilginc bir tez isleniyor. Taraf gazetesi yazari Cemil Ertem’in yeni / eski ekonomi vurgulari bu blog’unki ile ayni. Biz, Clinton’un eski ekonomi cenahina onlari hos tutmak icin hafiften “kemik attigini” belirtmistik. Alttaki gorus, kemik atmaktan ziyade daha da ileri gidildigi vurgulanmakta, hatta yazara gore Clinton aslinda bilgi teknolojisine gecis anini “iskalamis”. Ama uretim metotundaki muthis degisim engellenebilecek bir kuvvet degil, ve degisim er ya da gec kapiya geliyor ve bu dalgada (!) en iyi sorf yapan kazanacak.


Cemil Ertem

Bir kere bu “kriz” ne yüzyılın başındaki krizle, ne de 1929 kriziyle karşılaştırılabilir.

Yaşadıklarımız 1973 krizinin kuyruğu ve bir kabuk değişimi. Clinton bunun böyle olduğunu anlayamadı ve 1990’ları harcadı. Eğer Clinton yönetimi 1973 kriziyle geriye giden ve yerini bilişim teknolojilerine bırakması gereken silah-petrol ve kimya sanayilerinin kârlarını arttıracak finansal operasyonlar yapmayıp, yeni ekonominin önünü açsaydı, bu kriz bu kadar ağır olmayabilirdi. Belki de Bush belasıyla hiç tanışmayacaktık.

Clinton yönetimi eski ekonomiyi desteklemek ve Amerika’ya fon girişini sağlamak için, dolar devalüasyonuna, ücretlerin baskılanmasına, vergi indirimlerine gitti. ABD imalat sanayiinin kârlılığı hızla artı. Ancak bu artış iki önemli sonuca yol açıyordu. Birincisi teknolojik verimlilikleri hızla düşen “eski ekonomi” şirketlerinin geçici –sahte- kârları hem finansal piyasaları zehirliyor hem de iç talebi gereksiz şişiriyordu. İkinci olarak ABD, böyle yaparak Japonya’yı vurmaya başlamıştı. Değeri düşen dolar, rekabetçi sanayi, Japon mallarını silmeye başladı. ABD Maliye Bakanı Robert Rubin, böyle giderse Japonya’nın ABD tahvillerinden çıkacağını ve bunun felaket olacağını söyleyerek, Japon parasının değerinin düşürülmesini ve Japon Merkez Bankası’nın faizleri indirip daha fazla ABD tahvili almasını sağlayacak anlaşmayı gerçekleştirdi. (Ters Plaza Anlaşması) Ancak bundan sonra dolar değerlenip ABD faizleri yüksek kaldığı için ABD sanayii rekabetçi gücünü kaybetti ama ABD’ye Avrupa ve Japonya’dan fon akmaya başladı. Böylece ABD ekonomisi hızla borçlandı; dolar değerlendi, faizler de hep olması gerekenden yüksekte kaldı. Bu süreç Enron gibi skandalları, Bush yönetimini ve 11 Eylül’ü yarattı.

Clinton, elinin altındaki tarihsel dönüşüm imkânını böyle harcayıp Bush’u iktidara getirdi.

Şimdi bugüne bakalım: Clinton döneminde şişen ve zehirlenen mali piyasalar temizleniyor, bu bir. İkincisi de 1973 krizinden kalma ama Bush ve neo-conlarla hortlayan petrokimya, demir-çelik-silah sanayileri ana kontrol sanayii olmaktan çıkıp yerini bilişim teknolojilerine, iletişime bırakıyor. İşte bakın, mali sistem yerlerde sürünürken, Intel’in ikinci çeyrek kârı yüzde 25 arttı. Intel Başkanı Otellini, tüm dünyada ürünlerine olan güçlü talebin sürdüğünü söylüyor. Büyük ihtimalle Intel’in rakipleri IBM, Microsoft, Google, Micro Devices da kâr açıklayacak. Ama öte yandan bu hafta Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) aralarında Citigroup, Goldman Sachs, Deutsche Bank, Lehman Brothers ve Morgan Stanley’in de bulunduğu toplam 18 mali sektör hissesinde açığa satışı yasakladı. İşin ilginci SEC bu uygulamayı 1934’te çıkan bir yasaya dayanarak yapıyor. Şu an yaşadığımız 1929’daki kriz gibi bir kriz değil, daha çok bir değişim sancısı. 1995 yılında ABD ekonomisindeki ileri teknoloji malları katma değeri, imalat sektörü toplam katma değerinin yüzde 13,3’ünü oluştururken bugün bu değer yüzde 55’lerde. Bu çok önemli bir değişim işareti. Bunu göz ardı edemeyiz.

Ancak, çok batan olacak; değişmemeye direnenler silinecek. Dünyanın her yerinde böyle; Değişimin önünde durulmuyor.