View on GitHub

thirdwave

Ozal Sentezi

Bu blogda Ozal’in ozgurluk, bilgi ekonomisi hakkinda soylediklerine referans yaptik, bu gorusler blog’umuzun senteziyle tam bir uyum icinde. Fakat 80’li yillarda Ozalciligin diger iki bacagi olan 1) Kemalizm/Ataturkculuk ile beraber yasama cabasi, ve yine o cagda peydahlanan 2) Yeni Osmanlicilik fikriyatina kesinlikle katilmadigimizi belirtmek istiyoruz [1]. Bu iki gorus te, bu blog yapisinin disinda birakilmistir.

Bu iki bacagin nereden geldigini anlamak icin zamanin sartlarina bakalim: 12 Eylul darbesi sonrasi zaten askeri cunta bir Ataturkculuk soylemini ortaya atmisti. Ozal gayet basit bir sekilde bu soylemle savasmayip, beraber yasamayi secti. Yeni Osmanlicilik ise, “aslinda Osmanli o kadar kotu degildi” tonunda, resmi tarihte surekli asagilandigi icin bunun tersi bir soylem gelistirmeye ugrasan bir “reddiyenin reddiyesi” rengini tasiyordu.

Fakat, yanlisin tam tersi, her zaman tam dogru olmuyor. Osmanli hakikaten uretim metotu bazinda son derece geri kalmis ve cokmeyi coktan haketmis bir topluluktu. Evet, III. Roma’ydi ve onun son mirascisiydi. Fakat bu yapi aslinda 19. yuzyilin sonlarinda da cokebilirdi, bir takim denge politikalari ile ayakta tutulmus olmasi bu gercegi degistirmemistir. Ittihatcilarin “bile” bu yapiyi yikabilmis olmalari zaten sistemin kirilganligini acikca ortaya koymustur. “Mozaiginden” cok bahsedilir, Ilber Ortayli Bey o zamani kurtarmak icin adeta cirpinmaktadir - bunlarin hepsi ne yazik ki bos cabalardir… Hatirlatmak isterim ki Osmanli devrinde degisik milletler tolere edilse de, bu milletlerin arasindaki gecislere, sIkI iliskilere pek iyi gozle bakilmazdi. Bu “mozaik”, girdigimiz cagin hizli iletisim, seyahat, kultur alisverisinin yaninda acikca komik kalmaktadir. Osmanli’nin toprak idaresi geridir, uretim metotu geridir, ve buna bagli olarak sosyal yapisi geridir, zaten bu sebeple bitmistir. Muhakkak, Kemalist’lerin soyledigi gibi bir “maymunlar cehennemi” degildir, fakat bu, hicbir cagdaki hicbir sistem icin bir iltifat sayilamaz.

Kemalizm/Ataturkculuk ile beraber yasamaya “ugrasmak” ise, gerceklerin ortaya konulmasi gereken cagimizda bizi cikmaz sokaklara goturecektir. Yeni Osmanlicilik gibi burada da “efendim aslinda o kadar kotu degillerdi” tonlarinda besteler yapan, hele hele, tum hatalari “sonraki adamin” uzerine yikip o zaman tum intelligentsia’mizda yasanan fikri eksikleri kapatmaya calisip “adam kurtarmaya” ugrasan cabalara hic paye vermeyecegimizi buradan tekrar belirtmek istiyoruz. Herkes tarihte hakettigi yere koyulacaktir. Tum gercekler konusulacak, tum gercekler aciga cikacaktir.

Arkada biraktigimiz bu anlayista, tum tarihten bugune duz bir cizgi halinde, bir “saadet, basari zinciri” takip edilerek gelmek mumkun olabiliyordu. “O kadar fena olmayan” Osmanli’dan, “aslinda liberal demokrasi istemis ama kaka bazi adamlar tarafindan saptirilmis olan” Cumhuriyet kurucularini takip ederek “tutarli bir sekilde” bugun AB adayi olan ulkeye ulasiyordunuz. Ne mutluluk! Bu saadet cizgisinin tamamen uydurmaca olmasi insanlari rahatsiz etmiyordu. Bu cag, ne raslantidir ki ayni zamanda zoloft cekmis Polyanna gibi surekli siritarak etrafta dolasan garip bir dusunur/yazar tipinin cagidir. Bu saadet sentezine balik gibi atlayanlar, simdi fikri dunyalarinin yavas yavas parcalandigina sahit olacaklardir.

Bizim Ozal’in destekledigimiz, ve aslinda en onemli gorusleri, bu blog’da yayinlanan konusmasidir.

Ne eksigi, ne fazlasi.


[1] Aslinda bir bacak daha var, o da “Amerikan kucakciligi” olarak tanimlanan tek merkezli, tek yonlu bir dis politika anlayisidir. Bu konuya bu yazida girmeye gerek yok, once tezkerenin reddi ve Turkiye’nin cok yonlu dis politika anlayisiyla bu “kucakcilik” geride birakildi.