View on GitHub

thirdwave

12 Eylul Ertesi

12 Eylul darbesinde derdest edilen ‘sol denen seyin’ mucahitlerinin, darbe sonrasinda onlerinde iki yol gozukuyordu. Ya Berlin duvarinin yikildigi yeni dunyada yeni sozler soylenmeye baslanacak, ya da eski zihin kaliplariyla yola devam edilecekti.

Degisimi secenler bu degisimi farkli sekilde gerceklestirdiler. Bazilari, Stockholm Sendromuna benzer bir dinamik uzerinden kendini, ‘ona zulum yapan gibi olma’ ihtiyacinda hisseti. Onu ezen totaliter burokratik guc te ozgurlukcu, demokrat degildi - iligine kadar rantciydi ve sadece liberal demokrasiye eklemlenerek hareketlenecek ekonomi sayesinde artacak gelirlerden bir seyler tirtiklamak istiyordu - yani bu kesime “evrilen” sol denen seyin aslinda donusum icin fazla “donmesi” gerekmeyecekti. “Azicik donmesi” yeterli olacakti. Donmek istedigi olusum, aynen onun gibi modernist, aynen onun gibi kolektivist bir yapida oldusu icin, donmeyi gerceklestiren kisi retorikte flu bir “piyasa” soylemi gelistirip fotograflarda biraz daha fazla “siritmaya” baslayarak, yeni dunyada yerini garanti etmis olacakti.

Baska bir kesim, kendini ters (gibi gozuken) diger bir yone atti. Bu kesim, ayni sekilde, kolektivist ozunden vazgecmek istemiyordu - bunlar da careyi “demokratim ama ozgurlukcu degilim” gibi acaip bir soylem gelistirmekte buldular… Bunu acik acik soylemediler, soyleseler bile saldirilar anadile daha yabanci olan ‘liberalizm’e yapildi, boylece mesajin karistirilarak ne mal olduklarinin meydana cikmamasi saglandi. Ama bunlarin maskesi gecende Sn. Binnaz Toprak’in yayinladigi “Türkiye’de Farklı Olmak-Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” arastirmasi sonrasindaki tartismalar sirasinda dustu. ‘Demokrat ama ozgurlukcu olmayanlar” kuplere bindiler, Binnaz Toprak hanima bir dayak atmadiklari kaldi. Alttan verilen mesaj suydu:

“COGUNLUK KONUSURKEN SANA B.K YEMEK DUSER”.

Bu, onlarin kolektivist yapilarina cuk diye oturan bir durustu.


Ucuncu bir grup ise daha akilli cikti; Zamani daha iyi okuyabildiler, teknolojik degisimi farkettiler ve bu dinamigin serbestiye fikriyatini daha da guclendirmekte oldugunu kavradilar. Bunun dogal sonuclari olan demokrasi ve piyasalari anladilar, bir diger yan etki olan kuresellesmeye yabanci durmadilar, Keynes’in iflas etmesi ve Hayek’in one cikmasinda, teknolojik degisimlerin toplum dinamiklerini asiri hizlandirmasi yuzunden, fiyatlarin merkez tarafindan belirlenemeyeceginin imkansizligini okudular, ya da hissettiler, ulus-devletin yetersiz kalmaya basladigini farkettiler.

Ileride Turkiye’nin siyasi tarihi yazildiginda, 1. ve 2. grup solcular muhakkak kendilerini tarihin yanlis tarafinda bulacaklar. Garip kutuplasmalari bir yana, en savunulamayacak kavram olan militarizme karsit olmalarinda bile bir dengesizlik, bir asirilik, bir acaiplik oluyor. Tartisma ortamina kafa karisikligi, ezilmislikten kaynaklanan inatci bir reddiyecilik, ya da daha kotusu, iki yuzluluk ve gerilimden baska bir sey getirmiyorlar.

Umarim uyanip, yollarini bulurlar.