View on GitHub

thirdwave

Kurumsal Değişim Sancıları

Alvin Toffler, Powershift, 1990, sf. 256

Devrimsel bir çağda, yeni türden bir zenginlik üreten sistem eskisiyle çarpışmaya başlayınca tüm normallik ortadan yok oluverir. Her gün gazete başlıklarında yeni bir kriz, yeni bir gelişme haberleri görürsünüz. Küresel, yerel stabilitede sert dalgalanmalar olur. Olaylar, insanların onları takip etme kapasitesini aşacak kadar hızlı, ve sayıda gelişmeye başlar.

Böyle bir zamanda en iyi işleyen bürokrasiler bile çatırdar ve ciddi problemlerin krize dönüşmesi kolaylaşır. Mesela Amerika’daki sokağa düşmüş insanlar (homeless) problemini ele alalım; Bu problem, sadece, ülkede “yetersiz evin” olmasıyla alakalı bir problem değildir. Sokakta yaşayan insanlar problemi birbiri içine geçmiş girift bir yumağın dışa vurumudur - alkolizm, uyuşturucu müptelalığı, işsizlik, psikolojik problemler gibi öğelerin hepsi problemin bir bacağıdır. Fakat gelin görün ki bu alt problemlerin her biri Amerika’da farklı bir bürokrasinin kontrolü altındadır. Böyle olunca hiçbir bürokratik “kutu” problemin bütünüyle tek başına başa çıkamaz. Hiçbir bürokrasi de kendi otoritesini, bütçesini bir diğerine “kaptırmak” istemez. Demek ki evsiz insanlar probleminde evsiz olan insanlar değil, aslında problemin ta kendisidir.

Uyuşturucu probleminin de alt ögeleri vardır; bu problemlerin çözümü pek çok bürokratik kutuların aynı anda hep beraber çalışmasını gerektirir. Bu birimler polis, sağlık kurumları, eğitim kurumları, dışişleri, bankalar, ulaşım birimleridir. Fakat tüm bu “adalaşmış” birimlerin uyum halinde çalışmasını sağlamak neredeyse imkansızdır.

Bugünün yüksek hızdaki teknolojik ve sosyal değişimleri işte tam bu türden disiplinlerarası problemleri sürekli olarak ortaya çıkarır. Ve ne yazık ki, gün geçtikçe bu problemlerin daha fazlası cevaplanmadan havada bırakılmaktadır. Kurumlar arası otorite, yetki kavgaları (turf war) ortaya çıkmakta, ve çözümleri yokuşa sürüp daha fazla devlet kaynağı tüketmek için sürekli kavga verilmektedir.

Bürokratlarının çözüm üretemediğini gören politik liderler ise gittikçe daha fazla kendi adamlarına güvenmek, resmi kanalların dışına çıkmak zorunda kalmaktadır.

Bunun kötü örneklerinden birisi Reagan zamanındaki İrangate skandalıdır. Burada Reagan Beyaz Ev’i İran’a silah satan kendi şirketini kurmuş ve oradan gelen paraları Nicaragua’daki gerillalara aktarmıştır.

Daha az dramatik olan bir örnek, Bush İ’in 1989 yılında dışişlerine, NATO’ya sunmak için bir teklif hazırlamasını söylediği zamandır. Orta ve üst düzey bürokratlar Bush’a beklenen türden renksiz, statüko çerçevesinde bir doküman sundular. Fakat Bush hem içeride hem dışarıda ortaya farklı bir şeyler çıkartmak için politik baskı altındaydı. Gorbaçov’un açılımlarının yarattığı iyimser dalganın ABD merkezli olmasını istiyordu. O da bürokratik senaryoyu bir kenara attı ve birkaç kabine üyesi ve üst düzey danışman ile birlikte, Avrupa’dan bazı Amerikan birliklerinin çekilmesi planını ortaya çıkardı. Plan içeride ve dışarıda, kamuoyu ve müttefikler tarafından derhal kabul gördü.

Benzer bir şekilde Helmut Kohl iki Almanya’nın birleşmesi için öne sürdüğü “10 şartı” ortaya çıkarırken dışişlerinin söylediklerini dikkate almadı.

Ne zaman bir lider bu şekilde bürokrasinin dışına çıkarsa, hemen “tehlike çanları” ve “kıyamet senaryoları” söylemleri etrafta dolandırılmaya başlar. Bunun hemen arkasından yeni politikayı dinamitlemek için basına haber sızdırmalar başlar.

Fakat, olayların hızla geliştiği, ve bu sebeple çabuk ve yaratıcı çözümlerin ortaya çıkarılması gereken zamanlarda bakanlıkları, departmanları devre dışı bırakmak, sorunları çözmenin tek yolu gibi görülmeye başlanır, ki bu son zamanlarda gayri resmi ve ihtiyaca göre / o anda (ad hoc) kurulan ünitelerin niye bu kadar fazlalaştığını da açıklar.

Tum bunlar, artı, güç kavramının özel sektöre, yerel, bölgesel, devletler-ötesine/üstüne doğru kayması, yarının devletlerinin boyutu ve şeklinin ne olacağına yönelik temel değişimleri işaret etmektedir. Bu oluşlar, tüm dünya süper sembolik bilgi ekonomisine daha fazla geçtikçe, aynen bundan önce özel sektörde şirketlerin acı bir yeniden yapılanma (restructuring) evresinden geçtiği gibi, devletlerin de aynı acı ilacı içmeleri ve yeninden yapılanma evresinden geçmeleri için onların üzerinde daha fazla baskıların oluşmasına yol açmaktadır.

Bu organizasyonal değişim acıları, aynı anda politikacılar aşırı gayri stabil bir dünya sistemiyle, artı hiç görülmemiş çevresel felaketler, patlamaya hazır etnik nefretler ve sürekli artan fanatizm ile boğuşmaya uğraşırlarken yaşanacaktır.

O zaman ileride göreceklerimiz, “kitlesel” demokrasiden “mozaik” demokrasisine geçerken sistemin kontrolünü ele almak için politikacılar ve bürokratlar arasında daha keskinleşmiş sürtüşmeler ve anlaşmazlıklardır.