View on GitHub

thirdwave

Bolluk Devrimi

The Scholarly Kitchen blog’undan, Clay Shirky’nin bir konusmasi hakkinda:

[HSBC bankasının bazı müşterilerinin hoşuna gitmeyen bir kararından sonra] müşteriler tahmin edileceği üzere Facebook, sosyal ağlar çağında bu yapılana sessiz kalmadı. Online ortamda organize oldular. Eylemi daha ileri taşıyarak protestolara da başlayacaklardı, o noktada HSBC pes etti.

Shirky’nin söylediği gibi, mutsuz müşteriler satıcı tarafından ilgiye mazhar olabilir, fakat mutsuz ve network oluşturmuş müşteriler kısa sürede işiniz üzerinde bozucu bir etkiye sebep olabilir. Birbirimizle bağlanmamızı sağlayan, yayın yapmamızı, paylaşmamızı sağlayan teknolojinin her yere yayılmış olması klasik yayıncılık sistemini altüst etmektedir - fakat bunların hiçbiri aslında yeni bir haber / problem değil.

[Fi tarihinde] matbaa’nın çıkışı, kitapların eskisine oranla 300 kat daha hızlı çoğaltılabilmesini sağladı. Bunun bilginin yaygınlığına bariz etkisinin yanında, Katolik Kilisesi üzerinde daha az bilinen etkileri de oldu. Genel kanının aksine, matbaada ilk basılan eserler arasında İncil haricinde başka şeyler de vardı, bunların en yaygın olanları Katolik Kilise’sinin çıkarttığı sevaplara tekabül eden bir tür “dini para”ydı [1]. Eskiden elle yazılan bu para, matbaa sayesinde çok fazla basılabilince, işin cılkı çıktı ve bu durum Martin Luther’in 95 Tezi’ni yazmaya itti, bu da büyüye büyüye Protestan Reformasyonu başlatan sürecin kıvılcımını sağlamış oldu. Yani, ilk bakışta mevcut durumu güçlendireceği zannedilen bir buluş (güya İncil’in ‘daha fazla’, dini paradan ‘daha fazla’ basabilmek, eski düzenin ‘daha fazla’ olması demek olacaktı) bir bakıldı ki mevcut düzeni tamamen alaşağı etmiş. Bolluk, yokluktan daha fazla değişime sebep olur. Çünkü insanlar yokluk durumunda ne yapacaklarını bilirler. Bu sözü iyi bir düşünelim. “İnsanlar yokluk durumunda ne yapacaklarını bilirler”. Evet, yokluk şartlarında eğer gerekirse nasıl tasarruf edeceğimizi, azar azar harcamaya başlayacağımızı, nasıl muhafaza edeceğimizi biliyoruz. Fakat bilgi / seçenek / seçim aşırı fazlalaşınca önceliklerimizi nasıl ayarlayacağımızı, nasıl yön seçeceğimizi bilemiyoruz. Bolluk altında boğulabiliriz. Yolumuzu kaybedebiliriz. Kafamızı kuma gömebiliriz. Ama her halükarda, bolluk, kafamızı yokluktan daha fazla karıştırır.

Shirky’nin konuşması sırasında pek çok diğer cevher vardı. Fakat beni düşünmeye iten bir diğeri şöyleydi: Eskinin en iyisini tutup, yeninin en iyisiyle birleştirelim demek kolaydır, fakat devrimler sırasında, yeninin en iyisi ile eskinin en iyisi birbirine taban tabana zıttır. Yeni durum, her şeyi, tamamen değişik bir şekilde yapmakla alakalıdır. Belki bazı şartlarda yaptıklarımızı azar azar (incrementally) adapte etmek / değiştirmenin yolu vardır. Fakat gerçek değişim gerektiğinde eskiyi “bir hatıra” olarak tutmak haricinde saklamanın başka yolu var mıdır? Bu durumlarda eski, bilgi vermek haricinde başka ne yapabilir ki?

[1] Terminolojide bu kavram “indulgences” olarak geçiyor.