View on GitHub

thirdwave

Üçlem

Dani Rodrik makalesinden

Aslında [Yunan çıkışlı] kriz benim dünya ekonomisinin üçlemi [1] diye nitelendirdiğim problemin sürekli kendini göstermesinden ibaret. Ekonomik küreselleşme, demokrasi, ve ulus-devlet birbiriyle uzlaşması mümkün olmayan 3 kavramdır. Bu üç kavramdan sadece ikisine aynı anda sahip olabiliriz. Demokrasi milletlerin kaderini tayin hakkıyla uyumludur, eğer küreselleşmeyi kısıtlarsak. Eğer küreselleşmede ilerlemek istiyor ama aynı anda ulus-devleti tutmak istiyorsak, o zaman demokrasiyi bir kenara atmak zorundayız. Ama demokrasi ile küreselleşmeyi aynı anda istiyorsak, o zaman ulus-devlet’ten vazgeceğiz, ve daha fazla uluslararası yönetim süreçlerine dahil olacağız.

Dünya ekonomisinin tarihi bu üçlemi ispatlar nitelikte. Küreselleşmenin ilk evresi diyebileceğimiz 1914’e kadar süren zaman, ekonomik ve para politikaları iç politika baskısından izole edilebildiği sürece başarılı olabilmiştir. Bu politikalar tamamen altın standartının gerekliliklerine ve sermayenin rahatça dolaşabilmesinin emrine amade edilebilirdi. Ama ülkelerin iç politik sahası genişlediği ve emek sınıfı organize olduğu, ve kitle politikaları bir norm haline geldiği anda, iç ekonomik gereklilikler dış kuralları boğdu.

Bunun klasik örneği Britanya’nın iki Cihan Harbi arasındaki dönemde kısa bir süreyle altın standartına döndüğü zamandır. I. Cihan Harbi öncesi küreselleşme ortamına dönmeye uğraşan Britanya’nın çabaları 1931’de çöktü, çünkü iç politanın zorlaması Britanya hükümetini tekrar enflasyonist (reflation) politikalara dönüp altın standartını kenara atmaya zorladı.

1944’te Bretton Woods’un mimarları dünyanın para düzenini hazırlarken bu dersi çok iyi hatırladılar. Onlar demokratik ülkelerin bağımsız para politikalarını idare etmeleri için serbest bir alana ihtiyaç duyacaklarını çok iyi biliyorlardı. Bu mimarlar bu sebeple çok ‘ince’ bir küreselleşme planladılar, ve sermaye akışlarını sadece uzun vadeli borçlanmaya kısıtladılar. John Maynard Keynes ve Harry Dexter White sermaye hareketleri üzerindeki sınırları geçici bir düzen olarak değil, küresel ekonominin önemli bir parçası olarak görüyorlardı.

Bretton Woods düzeni 1970’de ya devletlerin devasa boyutlardaki sermayenin hareketini kısıtlamasındaki ya isteksizliği, ya da beceriksizliği -hangisinin olduğundan hala emin değiliz- yüzünden çöktü.

Üçlem problemini çözmenin yollarından bir diğeri ulus-devlet’ten tamamen vazgeçmekti, Bu durumda pek çok devlet / eyalet arasındaki ekonomik entegrasyonu politik entegrasyonu demokrasi üzerinden bağlanabiliyordu. Bu durumda milletlerin kaderini tayini demokratik politikanın “uluslarötesi olması” ile telafi ediliyordu. Bunu federalizmin küresel versiyonu olarak düşünebiliriz.

Mesela Amerika Birleşik Devletleri federal hükümeti eyalatlerden yeterince politik kontrolü eline alınca birleşik bir piyasa ortaya çıkardı. Tabii bu süreç, koca bir İç Savaş’ın gösterdiği gibi, hiç te toz pembe bir süreç değildi.

[…]

Yunanistan, ortak para, birleşmiş sermaye piyasalarından, serbest ticaretten faydalandı. Fakat, Yunanistan bir “en son çare olacak borç verici (lender of last resort)”‘e sahip değildi. Yunan vatandaşları işsiz kaldıkları zaman Brüksel’den işsizlik sigortası parası almıyorlardı, ki mesela ABD’de California eyaletindekiler eğer orada bir kriz olursa Washington’dan böyle bir ödeme alabiliyorlar. Ya da, dil farklılığı yüzünden işsiz kalan Yunanlar sınırı rahatça geçerek başka bir AB ülkesinde rahatça iş bulabilecek durumda değiller. Yunan bankaları ve şirketleri, hükümetlerinin kötü yönetimi yüzünden kredi notlarını kaybediyorlar, yani aynı anda batma probleminden izole değiller.

[1] İkilem (dilemma) tanımı üzerinde bir kelime oyunu yapıyor, onun yerine üçlem (trilemma) kelimesini kullanıyor.