View on GitHub

thirdwave

Sirket Yonetimi - I

Alan Murray, WSJ Online makalesi

İş dünyası gürüsü Peter Drucker yöneticiliği “20. yüzyılın en önemli buluşu” olarak betimlemişti [..] Peki bu buluş 21. yüzyılda ne kadar geçerli olacak? Bulgulara bakılırsa cevap herhalde “Hayır”.

“Modern” yönetim anlayışı artık yokolma evresine girdi.

Büyük şirketler (corporations) kendilerini ne kadar “serbest piyasanın en ateşli destekçileri” olarak sunsalar da, aslında onlar serbest piyasayı by-pass etmek için yaratılmışlardı. Bu yapılar, ülke çapında telefon servisi sağlayabilmek, bir arabayı [seri şekilde] üretmek gibi büyük ve kompleks işleri organize etme amacıyla, değişik yerlerde ve beceride binlerce insanı koordine etmek için ortaya çıkarılmışlardı.

Nispeten daha basit 1776 dünyasında yaşayan Adam Smith, ünlü klasiği Wealth of Nations kitabını yazdığında insanların hayatını ikame etmek amacıyla birbirlerine kontrakt usülü servis sağlamasının, ekonomik gelişmeyi sağlamaya yeteceğini öne sürmekteydi. Fakat 100 sene sonra ortaya çıkan Sanayi Devrimi Smith’in vizyonunu antika / garip bir duruma düşürmüştür. Endüstriyel dünyada insanları organize, kaynakları yönlendirmek daha çetrefil bir sistem gerekiyordu [1].

Sonuç olarak endüstriyel çağın merkezi sorununa cevap olarak, idare edilen büyük şirket (managed corporation) kavramı ortaya çıktı. Takip eden 100 sene içinde bu büyük şirketler cevaplamak için kuruldukları probleme iyi bir çözüm sağladılar [..]

Fakat son zamanlarda en büyük idarecilik başarıları büyük şirketlerin değil, bu mega yapılara karsi elde edilen başarılar olmuştur. General Electric şirketinden Jack Welsch büyük şirket inşa edici ünlü neslin belki de en son üyesiydi. Ama Jack Welsch bile şöhretini şirket bürokrasilerine karşı açtığı savaşa borçluydu. Geçtiğimiz onyılların diğer idareci guruları da kemikleşmiş büyük şirket kültürüne saldırmak, hiyerarşileri by-pass etmek, büyük şirket yapılarını dinamitlemek, ve genel anlamda devrimsel taktikler kullanarak bir fili dansettirme uğraşmaları üzerinden isim yaptılar.

Tüm bu olanların sebebi gayet basitti aslında: Büyük şirketler bir bürokrasidir ve idareciler bürokrattır. Bürokrasilerin temel dürtüsü kendilerini büyütmektir. Üstüne üstlük onlar, eşyanın tabiatı gerektirdiği üzere, değişime direnç göstermeye ayarlanmışlardır. Onların varoluş amacı ve görevi, aslında, serbest piyasayı güçlendirmek değil, katakulli ile onun yerine geçmek, hatta ona direnç göstermektir.

Fakat günümüz dünyasının kasırga gibi esen piyasa güçleri – hızlı küreselleşme, hızlanan inovasyon, ve aman vermez rekabet – ekonomist Joseph Schumpeter’in “yaratıcı yıkım güçleri” adı verdiği oluşu güçlendirmeye başladı [2]. Geçmişi onyıllar öncesine dayanan Lehman Brothers ve Bear Sterns bir gece içinde yokolurken, Google ve Twitter gibileri birdenbire ortaya çıkıverebilmektedir. İnternet’te gezinen popüler bir video bu trendlerin geometrik şekilde büyüme meyilini ortaya seriyor. Radyo 38 sene, televizyon 13 sene sonra 50 milyon kişiye erişirken, İnternet’in aynı kitleye erişmesi için 4 sene, iPod ve Facebook için 2 sene yeterli oldu [..]

En iyi idare edilen şirketler bile nefes kesen değişim ve büyük şirket yavaşlığı arasındaki bu parçalıyıcı çarpışmadan kendilerini koruyamıyorlar. [Ünlü bazı CEO’lara] onları en çok etkileyen kitabın ne olduğu sorulduğunda cevap olarak Clayton Christensen’in İnovasyoncunun İkilemi kitabı zikrediliyor. Bu kitap, detaylı bir şekilde bir zamanlar piyasaya liderlik yapan şirketlerin nasıl olup ta büyük sektörel değişimleri ardı ardına kaçırdığını belgelemesiyle ünlü. Bilgisayarlar (mainframe yapısından PC yapısına geçiş), telefon (sabit hattan mobile), fotoğrafçılık (filmden dijitale), borsa (fiziksel alışverişten -floor- online ortama) olan geçiş “kötü yönetim” yüzünden kaçırılmadı, aksine, treni kaçıran şirketler mevcut yapılarına göre “iyi yönetim anlayışını” takip ediyorlardı. Müşterilerini çok iyi dinlediler [3]. Piyasa trendlerini çok iyi takip ettiler. Sermayeyi en çok getiri sağlayacak alanlara yönlendirdiler. Ve tüm bunları yaparken çok daha büyük getiri sağlayabilecek oyun bozucu inovasyonları, daha az yatırım ile herkese çekici gelebilecek piyasaları kaçırdılar.


[1] Daha doğrusu zamanın iletişim, organize teknolojisi, endüstriyel bazlı üretimin serbest, kontrakt usülü yapılmasına imkan vermiyordu. Bahsedilen daha fazla çetrefillik, önceki köylü toplumuna göre bir tür “sofistikasyon” içeriyor tabii ki.

[2] Ki bu tarif edilen tum degisimler 3. dalganin bir etkisidir.

[3] Burada Henry Ford’un unlu sozunden bahsetmek gerekir; Model-T arabayi uretme tercihi hakkinda soru soruldugunda su cevabi vermisti – “eger neyi uretmem konusunda musterime danissaydim, benden herhalde daha hizli bir at arabasi isteyeceklerdi”.