View on GitHub

thirdwave

Sirket Yonetimi - II

Alan Murray, WSJ Online makalesi

Hızlanan değişim karşısında çözüm geliştirmekte zayıf kalan büyük şirketlerin yaşadıkları aslında problemin sadece bir yarısı. Problemin diğer yarısı, büyük şirketlerin mevcudiyetinin bile sorgulanmaya başlandığı temelde yatmakta.

İngiliz ekonomist Ronald Coase 1937’de yayınladığı “Firmaların Tabiatı” adlı kitabında büyük şirketlerin varlık mantığını ortaya koymuştu. Coase’a göre büyük şirketler, ortada bir işlem masrafı (transaction cost) olduğu için gerekliydi. Herhangi bir işin / projenin verileceği doğru çalışanın doğru zamanda serbest piyasada bulunabilmesi çok zor, çok pahalıydı. Aynı şekilde doğru kaynakları doğru zamanda bulabilmek, alımlarda fiyatlar üzerinde anında pazarlık yapabilmek, tüm bunlar olurken alım yapılan kişilerin performanısını ölçmek, ve şirketin ticari sırlarını saklayabilmeyi serbest, açık piyasada yapmak zor olacaktı. Büyük şirketler [tüm] kaynakları ve çalışanları doğru yerlere kanalize etmekte serbest piyasa kadar başarılı olmayabilirdi, fakat bu eksikliği işlem masrafını azaltmakla telafi etmiş oluyorlardı.

Coase Nobel ödülünü Internet çağının başlamakta olduğu 1991 yılında kazandı. O zamandan beri envai türden değişik becerilerideki insanın dünyanın her yerinden birbirleri ile koordine olup kompleks işleri yapma becerileri inanılmaz şekilde ilerledi. [Şu anda insanlığın yaratmış olduğu en büyük yazılım] Linux işletim sistemi, ya da Wikipedia gibi kompleks atılımlar artık çok az ya da hiç hiyerarşik yapı olmadan halledilebiliyor [..] İşlem masrafları hızla aşağı doğru düşmekte. Ve sonuç olarak, şirketleri yönetmek için geçtiğimiz yüzyılda öğrendiğimiz herşeyi baştan gözden geçirmemiz gerekli.

Yeni yapının daha çok serbest piyasa merkezli olacağı çok açık [..] Kaynakların doğru yerlere akması en önemli sorun [..] Mr. Hammel’a göre “şirketlerin başarısız olmasındaki en büyük sebep olan duruma / statükoya çok fazla kaynak ayırıp, olabilecek olana çok az kaynak ayırmalarıdır”.

Iste Christensen’in altını çizdiği inovasyoncunu ikilemi bu: Christensen’in baktığı şirketler yaklaşan yeni inovasyonları göremedikleri için değil, bu inovasyonlara yatirim yapmadiklari, para, kaynak aktarmadıkları için başarısız oldular. Çözüm için büyük şirketlerde büyük para havuzlarını kontrol eden kişiler daha az holding para idarecisi gibi, daha çok risk sermayecisi gibi düşünmeye başlamalı. Bir kaç tane çok büyük risk almak yerine pek çok yere, pek çok projeye yatırım yapmalılar. Zarardan dönmeyi de iyi bilmeliler [..]

Kaynak dağılımı yanında daha büyük bir zorluk çalışanları motive edebilmek ve onlara ilham sağlayan bir yerde olabilmelerini sağlamak.

Bugünün kompleks organizasyonunda çalışan pek çok kişinin işine angaje olmadığı yönünde elde çok bulgu var. Bu çalışanların pek çoğu televizyondaki ünlü The Office dizisindeki Jim Halpert gibi; Halpert bu dizinin birinci sezonunda şöyle demişti: “Bu yaptımız bir iş, bir görev (a job) sadece.. eğer yaptığım kariyerimle alakalı olsaydı, kendimi trenin önüne bile atardım”.