View on GitHub

thirdwave

Hafta 12

Gecce.org

Hillary Clinton’un konuk olduğu ‘Haydi Gel Bizimle Ol’ programının sunucularından Aysun Kayacı, kendisini aramak isteyen korumalarla sert tartışmalara girdi.

Sarayli/koylu fay hatti

Clinton’un bu kisilerin programina katilmasi bu programin sunucularini kesin coook mutlu etmisti; Torkish kultur kodlarinda Bati’nin tamami ‘sarayli’ TR’nin tamami ‘koylu’ olmaktadir; yani ‘hos ve bos’ kizimiz o gun sarayli olacakti. Mutluydu.

Fakat birden bire kapida ustu arandi. Bu psikolojik olarak onun beynine (!) su mesaji yolladi: ‘Sen saraya girerken ustu aranacak bir koylusun’. Normal olarak buna cok icerledi ve yaygarayi basti.


Anonim

Turkiye gibi muhafazakar bir ulkede Bulent Ersoy hanim (!) gibi bir sanatcinin bu kadar unlu olmasina aklim ermiyor.

Ayni fay hatti

Degisik cinsel tercihler gibi kavramlari halkin ‘sarayla’ bagdastirdigini soylemistik. O zaman Ersoy gibi bir sanatci sahneye ciktiginda, “normal insanlar” sarayin ayaklarina geldigi gibi bir psikolojik hissiyata kapiliyorlar ve ayni kulturel fay hatti uzerinden mutlu oluyorlar. Muhafazakar olmalarina ragmen, bu servis onlarin hosuna gidiyor.


Anonim

Liberalizm’de hayirseverlik mumkun mudur?

Caizdir

Hatta ozellikle liberalizmdeki hayirseverlik daha makbuldur cunku serbestiye sistemi icinde zengin olabilmis bir kimse, basarili ve akilli bir insandir, oraya gelinceye kadar mevcut ekonomi icinde ise yarayacak iyilestirmeleri gorebilmis bir kimsedir. Iste bu adam bagis yaptiginda onu daha akillica yonler icin kullanir. Ben kolektivist dangalaklarin yapacagi 10 yardim yerine, boyle bir kisinin yapacagi 1 yardimi tercih ederim.


Esat Arslan

Kuran’da konuşan Allah’ın amacı, doğa-bilimsel kuramlara rehberlik etmek değildir. O, Newton mekaniği geçerli olsa da, Kuantum mekaniği geçerli olsa da, ya da ileride Sicim Kuramı geçerlik kazansa da asla değişemeyecek bir tezi dile getirir: “Eğer doğada bir nizam varsa, bunun Nazımı olmak zorundadır.” Bu tartışma, doğa bilimlerinin içeriğiyle değil, temelleriyle ilgili bir tartışmadır. İçerik ne olursa olsun tartışılan şey nizam fikrinden ibarettir. Allah’ın canlıları yaratırkenki sanatsal üslubu evrim de olabilir, bir kuantum sıçraması da… Allah bu konuyla ilgili bağlayıcı hiçbir laf etmez. O, sadece canlıların organik ve ekosistemik ahengini görmemizi ister. Tartışmaya sunulan bu delil, Darwinci de olsak, yaşamın kuantum sıçramalarıyla ilerlediğine de inansak, üzerinde uzlaştığımız bir önermeye dayanır: “Evet gerçekten de, bir canlının bedeninde ve ekosistemde organik bir dayanışma var.” Peki, bu nereden doğar? Kuran’da tartışılan budur.

Kuran dili etüt edilmeden doğaya dair ahkam kesmek İslam hakkında saçma sapan laflar etmeye götürür.

Kuran’ı okuyan ilk kuşaklar, Adem Kıssası dahil her kıssanın ‘müteşabih’ olduğunu ve düzanlamıyla anlaşılmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Kuran’ı okuyan ilk kuşaklar ilahi nedensellik mekanizmasıyla doğal nedensellik mekanizması (causality) arasındaki derin mantık farkını çok iyi biliyorlardı. Kuran’ın edebi üslubu olan Yedinci Asır Hicaz Belagatine de henüz yabancılaşmamış olduklarından bu metinlerin doğru tevili/yorumu ile yanlış tevilini/yorumunu birbirinden ayırt edebiliyorlardı. Helak ayetlerinin nesnel gerçeğini Sasanilerin yıkılışında okuyabiliyorlardı, ‘gökten’ inmiş her hangi bir sopa’ya ihtiyaç duymadan… İnsanlık Tümeli’ni isimlendiren ve bugünkülerin ilk insan dediği tikel Adem’in bir milyon dedesinin olabileceğini akledebiliyorlardı.

Onun için, on ikinci asırdan beridir, dinini Kuran’dan öğrenmeyi -birkaç istisna dışında- terk etmiş, geçmiş asır ulemasının içtihadını ebede dek yeterli görüp, içtihat kapısını bir kapatanı olmadan ilelebet kapatmış bir zihniyetin; Kilise Dogması ile Doğa Bilimi arasında bir kavga olan ve İslam’ın sunduğu mantığın herhangi bir tarafına ilişme niteliği bulunmayan bu kavgada, kendini Kilise Dogması’nın safında zannedip, Evrim Teorisini “İslam’a aykırıdır” fetvasıyla lanetleyen bir zihniyetin yarattığı yobazlılığı ‘Bilim Teknik’in Darwin’e adanmış sayısını değiştirip derginin yayın yönetmenin görevden alan bir olayda okumak mümkündür. Asparagas değilse, böyle hoşgörüsüz bir zihniyetin İslam’la hiçbir alakası yoktur.

Katiliyorum

Salak Tasarimcilara duyurulur.


NCSE

Bilimsel literaturde garip bir sey oldu; Bilimsel derecelere sahip gibi gozuken iki yaratilisci, bazi yaratilisci imalari hakemli bir dergide yayinlatmayi denediler. Bu eforlari neredeyse basarili olacakti, cunku o yari-bilimlerini (pseudo-science) yazinin ortasinda saklamislardi ve yazinin geri kalani makul bilimsel tartismalar iceriyordu. Neyse ki son anda yakalandilar, zaten isleri oldukca kaba saba yaptiklari da belli oldu. Biraz daha akilli olabilselerdi, aslinda basarili olabilirlerdi.

Iste bunlarin halleri

Bilimsel cevrelerde, akademiyada sig yaratilis teorilerinin esamesi okunmaz. Hele hele Salak Tasarim gibi teorilere akli basinda hicbir bilim adami itibar etmez. Bakin adamlarin dustugu duruma: Kirk tur firildak cevirerek ve yari-bilimini ‘saklayarak’ ancak boyle dergilerde yayinlanmayi umuyor. Bu kisiler akli bir tartismada ‘taraf’ bile degillerdir. Onlarla tez-antitez-sentez yapilmaz (bu dusunce sekli de zaten coktu ya, neyse). Bu kisiler dusunce dunyasinin persona nan gratasidir. Cunku dusunmemektedirler.


Ibrahim Kiras

TÜBİTAK’ın dergisinden Darwin’le ilgili yazının çıkarılması hadisesi, maşallah bütün farklı fikirleri birleştirdi. İktidarıyla muhalefetiyle herkes ‘yapılan ne kadar yanlış’ diyor.

Biraz bu işin gerisini görmeye çalışalım.

Aslında problem bizim Darwin’i ve evrim teorisini Amerikalılar gibi tartışıyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Amerika’da Protestanlar ve özellikle evanjelik kiliselerin mensupları evrim teorisini Kitab-ı Mukaddes’in ifadelerine aykırılık taşıdığı için reddediyorlar.

Türkiye’deki Müslümanların bir kısmı da evanjelistlerle aynı safta evrim görüşüne karşı savaşa girmiş görünüyorlar.

Aynı şekilde militan ateistlerimiz de bu savaşın bir tarafı olarak yerlerini almış durumda. Onlar da evrim teorisinin gücüyle dini zayıflatacaklarını varsayarak buradan yükleniyorlar.

Oysa her iki tarafın da kaçırdığı bir nokta var. Evrim teorisi yanlış da olsa, doğru da olsa İslam inancının bundan etkilenmesi söz konusu değil.

Kitab-ı Mukaddes’e göre ilk insanın yaratılışından bugüne sadece altı bin yıl geçmiştir. Oysa bilimsel çalışmalar çok daha uzun bir süreden söz ediyor. Kutsal kitabın ifadelerini literal olarak kabul etmek gerektiğine inanan bir kısım Hıristiyanlar bu durumda bilimi reddediyorlar. Bilimin bulgularını esas almayı tercih eden bazı entelektüeller de dini reddediyorlar. Dolayısıyla birbirinden ayrı, hatta birbirine karşıt ‘iki dünya’ ortaya çıkıyor batıda.

Ama aynı şey bizim için geçerli olmamak durumunda.

Ne bugüne kadar ortaya çıkan bilimsel bulguların ne de ‘genel anlamıyla’ evrimin İslam inancına aykırı olduğunu söylemek mümkün değil.

Darwin’in görüşlerinde veya sonradan oluşan Darwinizmde karşı çıkılması gereken bazı noktalar olabilir. Ama evrim düşüncesi artık Darwin’den ibaret değil. Onun için ‘genel anlamıyla’ evrim diyorum.

Evrim teorisi yeryüzü üzerindeki hayatın bir gelişme izleyerek bugüne geldiği görüşünde temellenir. Bu görüş İslam inancına aykırı değildir.

İnsanın ve bütünüyle evrenin varoluşunu açıklarken ilahi kudreti inkár etmiyorsanız mesele yok.

Kuran-ı Kerim yaratılışın hangi yolla gerçekleştiğini -birkaç sembolik ifade dışında- anlatmıyor; bunların keşfini insan aklına tevdi ediyor.

Öyleyse Müslümanlar ne diye Amerikan evanjelistlerinin ‘inanç komplekslerini’ paylaşmak zorunda olsun?

Dogru

Su “Salak Tasarim” gibi teorilerin takipcileri iste bu evanjelist reddiyeden yola cikiyorlar. Bu insanlar yollarini kaybetmisler ve ileride IT kadar onemli olabilecek bir bilim/teknoloji alanindan insanlari soguttuklarinin farkinda degiller.

Fikir dunyasinda pozisyon edinirken, karsi taraftaki kisinin, rakibinizin soylediginin her zaman “tam tersini” soylemek sizin pozisyonunuzu otomatik olarak dogru yapmaz. Durmus saat kavramindan bahsettik. Ayrica eger surekli karsi tarafa gore pozisyon aliyorsaniz, o zaman gundemi hala o belirliyor demektir. Siz gerceklere, mevcut bilime ve kulliyata gore pozisyonunuzu alin, sonra kime ne kadar uyuyor uymuyor ona bakin.


Emre Akoz

Yazının başlığında Charles Darwin’den söz ettim. 2009, Evrim Teorisi’nin babası olan Darwin’in hem 200’üncü doğum yılı, hem de çığır açan eseri ‘ Türlerin Kökeni’nin yazılışının 150’nci yılı. İngiliz bilimci dünyanın dört bir yanında düzenlenen etkinliklerle anılıyor.

Ama ona karşı bir direnç var.

Kapitalizmin küresel çapta yaygınlaşması, daha önce aldırış edilmeyen dindar kesimlerin söz almasına yol açtı. Bilhassa Müslüman ve Hıristiyan dindarlar, Darwin’e ve onun çalışmalarından hareketle geliştirilen Evrim Teorisi’ne karşı çıkıyorlar. Sanırım evrimin ne olduğunu bilmemek bunda önemli rol oynuyor. Çünkü yukarıda virüslerin nasıl dönüşüme uğradıklarını (fazlasıyla basite indirgeme pahasına) kısaca anlatmaya çalıştım. Buradaki temel fikre itiraz eden yoktur herhalde: Modern tıbbın geliştirdiği ilaç ve yöntemler, virüslerin ve mikropların evrimleşmesine yol açıyor. Doğal seçilim vücutlarımızın içinde meydana geliyor ve zamanla daha güçlü saldırılara maruz kalıyoruz.

Hıristiyanlığı bilemem ama Evrim Teorisi ile İslam arasında bir çelişki olmadığını (olmayabileceğini) düşünüyorum: “ İslam açısından, mesela yerçekimi, nasıl Allah’ın yarattığı bir durumsa, canlılar için de evrimleşme Allah’ın yarattığı bir mekanizmadır.” Cansız doğayı devindiren kanunları ortaya çıkarmak için uğraşıyoruz; peki aynı çabayı niye canlı doğayı (bitki, hayvan ve insan) anlamak için yapmayalım?

Dogru


Steven Strogatz

Bilimin kendisi bile zamanin ruhundaki “network” konseptini yansitmaya basladi. Mesela insan genom projesinin tamamlanmasi ertesinde, molekuler biyolojinin odagi artik yeni genlerin kesfinden, gen networklerinin kesfine evrildi. Simdiye kadar aktif olan geleneksel bakis, genomu proteinlerin insasi icin bir mimari sema olarak gorurdu, ve bu proteinlerin toplanarak hucre yapilarinin ve molekuler makinalarini olusturdugu dusunulurdu. Fakat, artik bu metaforun fazla statik, fazla lineer, eski cagin montaj banti kafasini yansitan bir dusunce oldugu farkedilmeye baslandi.

Cok onemli genlerden bazilari (su regulator gen denilen turler) proteinler icin bir nevi program vazifesi goruyorlar. Oteki genleri kapatip acabiliyorlar, ya da biyolojik devreler, geri-besleme donguleri olusturabiliyorlar. Yani genom bir taslaktan ziyade koca bir bilgisayari andirmaya basliyor sanki.

Bu bilgisayarin isleyisini -ve bazen islemeyisini, mesela genler kanserlesmeye basladiginda- anlamak, gen network’lerinin yapisini anlamadan mumkun olmayacak [1].

Valla ben demedim, ustad dedi

Montaj banti kafasina bir tokat daha matematiksel biyolog Strogatz’dan. Ilginc, Strogatz tamamen biyoloji, fizik, matematik tarihinden geliyor, diger bir felsefe gayri-lineer matematik, Drucker, Toffler, Shirky, ve Mises, Hayek, Friedman uzerinden gelisiyor: Ve iki (hatta uc) cizgi de ayni kapiya cikiyor.

Aklin yolu birdir.

Strogatz hakkinda ilginc bazi diger anektodlar: Ogrencisi unlu network arastirmacisi Duncan Watts. Watts (ve Strogatz) Nicholas Taleb’in Black Swan adli kitabinda referans edilen nadir bilim adamlarindan. Watts’i bu blog’da su yazida tanimistik.

2009 Davos toplantisindaki alt konferanslardan birinde Taleb ve Watts ayni masada oturuyorlardi, konferansin amaci insanlari belli gruplara ayirarak her gruptan “finansal krizin niye oldugu” hakkinda bir gorus olusturup onu sunmakti. Watts, bu tur krizlerde yapisal hatalara bakmak gerekir dedi (cunku yapi islevi etkiler) ama fazla sozunu dinletemedi. Oteki ekonomist tipler seviyesiz bir suru laflar ettiler. O an aklima geldigini hatirliyorum, “eger dunyanin kafa takimi buysa, battik demektir”. Esas enerji ve dinamik diger bir Davos toplantisiyindaydi. Konu teknolojiydi, ve katilimcilar Facebook, Google, Microsoft gibi sirketlerden kafa takimiydi. Daha fazla memnun, ileriye optimist bakan insan vardi burada.. Moderator unlu blog TechCrunch’in kurucusuydu.

[1] Steven Strogatz, Sync, 2003,. sf. 231


Ali Bulac

Zira “Allah ve Resulü bir işe hükmetti mi artık mümin erkek ve mümin kadınlara bunlara aykırı seçme hakkı kalmamıştır.” (33/Ahzab, 36) İnsan günahı göze alarak, yani dünyevi ve uhrevi cezalara katlanarak bu yasakları ihlal edebilir ancak. “Ben hem içki içerim, hem başımı açarım, hem de plaja giderim; beni kimse eleştiremez” dersen; bu liberal özgürlük tanımı açısından mümkündür ama İslam açısından mümkün değildir.

Yanlis

O tercume “secme hakki kalmamistir” degil “oteki seceneklere bakmasi uygun degildir” olacak.. Bir de, Nisa 80: “Resule itaat eden Allah’a itaat etmis olur. Yan cizen cizsin, biz seni onlar uzerine bekci gondermedik”.

Resulun bile ‘bekci’ olmadigi soylenmisse ve bugun itibariyle Resulun bizimle olmadigi bilgisinden hareketle, Kuran’in ozgurlukcu bir yoruma acik olacagi ortadadir. Herkes kendi nefsinden sorumludur, kimse baskasinin ustunde polis kesilemez. Kimse yoz bir koylu Islam yorumunu kentli hayatina, yeni dunyanin gerceklerine saptirarak yapistirmaya ugrasamaz.


Ahmet Altan

General Motors sadece çok miktarda benzin tüketen arazi arabaları ve kamyonlardan para kazanmakla yetinmiş. Bu nedenle yakıt verimliliği, üretkenlik ve tasarım konusundaki yenilikçilikten para kazanmak yerine [e]nerjisinin büyük bir kısmını lobicilik ve çok miktarda benzin tüketen araçlarını korumak için manevralarla geçirmiş…

Lobicilik deyip geçmemek gerek… Otomobil şirketleri yenilikçilik yerine tüm enerjilerini bu faaliyetlere adamış… Medyaya yansıdığı kadarıyla.. Bunlar arasında, fleks-yakıtlı etanol ile çalışan bazı otomobiller üretmeleri karşılığı, Detroit’teki otomobil şirketlerinin fazla benzin tüketen arabalarının kilometre hesaplarının olduğundan daha düşük gösterilmesini sağlayan, Kongre ile yapılan özel anlaşmalar da var…

Bu anlaşmalar, fazla benzin tüketen arabalardan alanlara bir yıl boyunca galonu (3.78 litre) 1.99 dolardan benzin verilmesini de kapsamakta.

Kısacası Facebook döneminde otomotiv sektörü rantçılığı sürdürmüş…

Yıllar boyunca Detroit’teki otomobil şirketleri ve sendikalar Temsilciler Meclisi ve Senato’da Michigan’ı temsil eden tüm delegasyon tarafından da himaye görmüş…

Dogru

Bu konuyu biz de Son Petrol Krizi baslikli yazimizda islemistik (en altta 3. dipnot). Entegrator elit, cikarlarini, eski sistem yapisini korumak icin lobi calismalariyla istediklerini bir sure alabildi, fakat “gercek” denen “o onemsiz seyi” gozardi etti; Bu gercek ise buyudu, buyudu ve sonunda ona kor kalanlara tokadi cakti. “Gercek” teknolojik degisimdir. Durdurulamaz olan budur; bu faktorun nasil idare edilecegi insanlara kalmistir. Kriz, fakirlik, issizlik istemiyorsak, bu gerceklere gore duzenimizi kurmaliyiz.