View on GitHub

thirdwave

Hafta 36

Economist

[Japonya’daki secim] sonucunun sebebi onyillarca biriken sosyal degisimdi; yillarin deneyimiyle oyverenler [iktidardaki] LDP’nin patronluk yapan, oyverene rusvet vermeye dayanan politikasinin icyuzunu gordu. Oyverenler artik yollar, ve hicbir yere gitmeyen kopruler yerine doktorlar, hemsireler, ekonomide firsatlara sahip olmak istiyorlar. Mr. Curtis’e gore bu “makine politikasinin sonudur”.

Yine 3. Dalga

Doktorlar, hemsireler, ekonomik firsatlar… Bunlar kod kelimeler; Insanlar hizmet / bilgi bazli ekonominin uretecegi profosyonel isleri, firsatlari istiyorlar. Biten makine politikasi kelimesindeki “makine” vurgusu bilincaltisal yapilmis dogru bir vurgu [1]. Insanlar makine icinde mavi yakali ufak bir parca degil, beyaz yakali islere sahip bireyler olmak istiyorlar. Ve bunun tum etkileri, arka arkaya yayilarak (cascade) toplumda bir “duzen” degisimini ortaya cikartiyor. Politik partinin degismesi bunun yan etkilerinden birisidir.


Business Week

[mealen] Cin krizden cikmak istiyorsa, ic piyasaya odaklanmali, servis ekonomisini ilerletmeli, finans alt yapisini saglamlastirmali.

Ilginc

Simdiye kadar Cin ucuz isgucune dayanarak pur ihracat temelli bir gelisimi tercih etti. Kanaatimiz “ABD alir / Cin ucuza imal eder” yapisinin jeopolitik bir kurgu oldugudur (baslangici da Nixon’un Cin “acilimi”). Sovyetler bu sekilde kapitalist, yari-kapitalist ulkelerle iki taraftan “sarilmistir”; Cin devleti ise bu anlasmadan memnun olacakti, halkina kismi aciklik vererek yonetimi elinde tutabilecekti; koyluler iscilere cevrildi, fakat modernist, endustriyel bir toplum otoriter sekilde de yonetilebilir (tam liberalizm hizmet / bilgi ekonomilerinde kacinilmaz hale gelir), bu yuzden iktidar devam etmistir.

Fakat bu modernlesme 18. yuzyilda degil, 20. yuzyil sonunda vuku buluyordu. Bilgisayar icat edilmis mertlik bozulmustu. Cin’in de urettigi bu araclar sosyal dokusuna tabii ki girecekti, iletisim araclari bireysellesecekti. Bunun sonucu olarak Cin, mevcut ekonomik duzen icinde “bile” hissedilmeye baslanan ozgurluk, demokrasi eksikligi yuzunden sadece devlet rakamlarina gore yilda 80,000 sonu kanli biten ayaklanma yasamistir.

Eger Cin Business Week’in tarif ettigi yoldan gidecek olursa, bu daha fazla doktor, daha fazla turizmci, reklamci, finansci demek olacaktir. Pek cok is kolundan insan ulkesinin bireylerine bakacak, onlara “satmaya” onlari “anlamaya” ugrasacaktir. Ustune ustluk becerileri ile para kazanan bu insanlar daha az “koyun” olacaktir. Bu kendi kendini buyuten, tasiyan surec eninde sonunda ozgurluk taleplerinin dayanilmaz hale getirebilir, ve boyle bir durumda mevcut idare yapisinin ayakta kalabilecegini dusunmek hayal olur [2].

Cunku ihracat temelli eski usul uretim ve isgucu yapilanmasini surdurmek zor gozukmektedir; ABD eskisi gibi dev aciklari verecek durumda degildir, ucuz para devri bitmistir. Cin’in “gercek” ekonomiye “gercek” taleplere ve yeni “uretim sekline” ve onun tetikledigi sosyal degisimlere gidisi bu temelde ilerleyecektir.

[1] Endustriyel, modern ekonomilerde “makine” vurgusu onemlidir. Lenin Sovyetlerde yonetimi ele gecirince “tepe makinist (supreme mechanic)” olmustur mesela. Marksistler devlet “makinasini” ele gecirmek isterler.

[2] Cin yonetimi bunun cok iyi farkinda tabii; Toffler’i en iyi okuyan milletlerden biri kendileri, Toffler Cin’de en fazla okunan ikinci yazar ve en son kitabi, Revolutionary Wealth’in “Cin’de yukselebilecek alternatif bir lideri” tasvir eden kismi Cince tercumesinde dikkatle sansurlendi.

[3] Marksizm, Nazizm, Kemalizm gibi (birbirine cok benzeyen) ideolojilerin siyasi cozum yelpazesinden silinmesindeki sebep bu hissiyatlarin kolektivist ruhlari sebebiyle yeni uretim sekliyle olan uyumsuzluklaridir. Bu dusunce tarzlari modernite sonrasina intikal edememistir.


Dogan Turkish Daily News

[Turkcell CEO’su Sureyya Ciliv’den -guya- alintilayarak] “Communications technology is a contributes much to growth” (2 Eylul 2009)

Chicken translate

Bu ne bicim tercume? Karanlikci medya: Zaten kendinizi hergun Turkiye’de Turkce olarak rezil ediyorsunuz, bir de Ingilizce olarak tum dunyaya rezil etmeyin. Bizden soylemesi..


Gulay Gokturk

Birinci grup reformlarda -yani temel hakların iadesinde- Coşkun’un da belirttiği gibi, uzlaşma aramak demokrasinin en temel ilkesini hiç anlamamaktır. Bir insanın ana dilini özgürce kullanıp kullanamayacağını, çocuğuna istediği adı koyup koyamayacağını, ana dilini ve kültürünü geliştirme çalışmaları yapıp yapamayacağını, kendi kimliğini rahatça ortaya koyup koyamayacağını çoğunluğa sorarak karara bağlayamazsınız. Bu konuda hiçbir Meclis, hiçbir hükümet ya da hiçbir kamuoyu yetkili değildir ki uzlaşma aransın. Temel hakların “insan olmaktan kaynaklanan ve geri alınamaz haklar” oluşunun anlamı da zaten budur.

Dogru


Aziz Ustel

Yağmur sadece Türkiye’de yağmıyor…Diğer, gelişmiş ülkelerde de yağıyor…Ama oralarda ‘böyle olmuyor…’

Yanlis

Aynen boyle oluyor. En son yasanan sel felaketi ABD’deki Katrina kasirgasi ile benzerlik gosteriyor hatta. Bu felakette bariyerlerin dayanamayacagi tahmin edilememisti, bariyerler coktu ve sehri sel basti. Bush II bu felaket sonrasi cok suclandi, fakat adam, en azindan bu kez, direk suclu degildi. Sel sonrasi halka iliskilerde bir suru hata yapti, popularitesi cuvalladi, buna cok sevindik o baska mesele.. Katrina bir ‘mukemmel firtina’ idi, Istanbul seli daha ufak boyutta benzer sekilde. Butun gece tek bir yere, iki bolgeden gelen yagmur dalgasi carpmistir.

Olay Siyah Kugu tanimina uyuyor, Nassim Taleb’in tarifine gore nadir olan ama olunca herseyi allak bullak eden is. Siyah Kugu’lar icin modern burokrasilere guvenemezsiniz. Kutucuklar ve kanallar sistemi lineer burokratik yapilar, basi belli sonu belli sorunlarla basa cikabilirler. Yol yapilacaktir, basi bellidir sonu bellidir (kelimenin tam anlamiyla), parasi bellidir, bir zaman secilir, yapilir. ‘Yol yaptim’ denir, oy istenir. Felaket nereden geliyor nasil geliyor? Kutucuklar bu dunyada kaybolur.

Dogal felaketlerde getirilen cozumlerin hep ‘bir onceki felakete cevap’ olduguna dikkat edin, cunku yapilacagin net belli oldugu tek zaman o zaman. Burokrasi isliyor. Katrina sonrasi bariyerler coktugu yerde tamir edilmistir, TR’de bir onceki selin bastigi yerlerde dere islah edilmistir.

Imar konusuna gelince; Sehir Tercihi yazi dizisinde gorduk ki insanlar sehirlere geliyorlar. Her turlu is icin geliyorlar. Akin akin geliyorlar, bulduklari yere yerlesiyorlar. San Fransisco, New York bu sekilde gecekondulasmanin evrilmesi sonrasi bu hale gelmistir, ‘efendim konut monut’ sozleri bahsedilen boyutlarda gocu idare etmek icin devede kulak bile olamaz. Tarihin kendisi kadar eski bir surec, ozellikle megasehirlerin daha da onplana cikmasiyla artik daha hizli olarak, islemektedir. Bu gocun boyutlarini kucumsemeyelim. Koylerde yaslilardan baska insan kalmadi! Anlatabiliyoruz insallah.

Eger olasi felaketlere onceden hazir olmak istiyorsak, bu ongoru demektir, ongoru bilim demektir. Bu tur arastirmalari bagimsiz calisacak dusunce kurumlari, gonullu bazi arastirmacilar “yaparsa yapar”. Bunun tesvigi (incentive) ne olacaktir? Nerede ne zaman ve sonucu %90 kesinlikte biliniyor olsa bile, yonetim seni dinliyor olsa bile, takir takir bir yerleri yikmak, temizlemek idarenin yapacagi is midir? Belli degil.

Dunyadaki mevcut, yaygin yonetim yapilanmasi ve mevcut goc rakamlari ve Istanbul’un cografi sabitler isiginda ‘hic beklenmeyen’ problemlere hazir olmak bizce hayaldir.


Emre Akoz

Bense konunun başka bir yönüne değinmek istiyorum. Resmigeçit, özellikle askerlerin kitleler halinde rap rap yürüdüğü türden resmigeçit, aslında çağın gerisinde kalmış bir değerdir. Bu tip gösteriler, teknolojiden ziyade kafa sayısının önemli olduğu dönemlerden kalmadır. [..] Artık ileri teknolojileri kullanan, vurucu gücü yüksek, buna karşılık küçük ama çok hareketli orduların çağına girdik. [..] İleri teknoloji; komutanı bilimci, arazideki askeri ise bilgisayarcı haline getiriyor.

Kalabalık ordu, Zayıf Türkiye

Katiliyorum.


David McDowall

[..] Turkiye’nin politik yapisi [..] zaten 1950’li yillardan beri bolunmeye ve yokolmaya yuz tutmustu. Bunun bir sebebi kismen secmenin iradesinin zayiflamasina sebep olan ardi ardina gelen uc tane askeri darbeydi. Bir diger sebep 1980’lerde devreye sokulan ideolojik doktrindir. Bu doktrin “Turk-Islam sentezi” olarak adlandirilabilecek bir kurgudur; buna gore Turk, Osmanli ve Batililastirici dusunceler biraraya getirilerek bir Turk-Sunni sentezi one cikartilmaktaydi.

Senteze dikkat

Goruyoruz ki darbe rejiminin ittirdigi Turk-Islam sentezi icinde Osmanlicilik ta var. Demek ki bu hissiyat bir “aclik” ya da “dirilen ilgi”den degil, dupeduz idare edilen merkezi bir “ittirmeden” ortaya cikmis. Osmanliciligi tekrar tekrar pisirip servis eden kisiler bunu kendilerine bile unutturmus olabilirler: ama onlar katiyen “aykiri” “siradisi” sahsiyetler degildi. Aslinda koyun gibi 80 model MGK sentezinin pesine takilmislardi, bu kavramlari cilalayip parlatanlarin 80/90’li yillarda kitlesel haber kaynaklarinda onde olmalari da bir raslanti degildir. Ondeydiler cunku one surulmuslerdi. Uslu cocuk gibi kendilerinden bekleneni yerine getirdiler; yeni bir cigir acmadilar, gerceklerle ilgilenmediler. Romantik bir takim fantaziler ile mesgul oldular.

Osmanli hakkinda ekleyecek bir seyimiz yok; Dandik bir koylu imparatorlugudur. Iki eliyle bir s..i dogrultamamistir. BURSALI bir yapilanmadir.


Bir kısım yabancı medya

[mealen] Lockerbie teroristlerinden bir kisi Libya’ya geri verildi. Bunun sebebi Bati’nin Libya ile ticari iliskileri yuzunden mi?

Bir de soruyor

Tabii ki ticari iliskiler icin kardesim, yani, ortada kabak gibi duran gercek hakkinda daha ne diye laf geveliyorsun? Aynen ABD’nin Irak’a girmesi sonrasinda “acaba petrol icin mi?” beyanini yapabilen parlak medya, bu durumu da bir ‘soruya’ cevirmeyi basardi. Lockerbie teroristi zaten hasta bir adam, yakinda olecek, saliverilmesi Kaddafi’ye kendi ulkesi icinde prestij sagladi (iste, bak, adamimizi cikarttirdim, vay aslan ben, vs), diger yandan Lockerbie suclusu adam zaten olecek, cezasini cekmis, saliversen ne olacak? Iade etmek ticari iliskilere (yani petrol alisverisine) iyi bir etki saglayacaksa, sal gitsin! Onlar da saldilar iste. The End.


Bir yorumcu

Herseyden Ittihatcilar sorumlu

Yanlis

Bazilari 80 model MGK sentezine biat ederek Ittihatcilar ile Osmanlilar arasindaki baglantiyi “caktirmadan” silmeye ve boylece Osmanliciligi kurtarmaya ugrasiyor. Ayni cakallar Mustafa Kemal ile Ittihat ve Terakki Cemiyeti (ITC) arasindaki baglantiyi azaltmaya ugrasiyor, boylece Osmanli sirasindaki tum yanlisliklar “Ittihatcilara” atilarak Osmanli kurtariliyor, (Cumhuriyet olmayan) Cumhuriyet sirasindaki tum hatalar Ismet Inonu uzerine atilarak Mustafa Kemal kurtariliyor. Sonra Batililasma = Ataturkculuk diye bir baglanti cekilerek [2] hoop, chicken translate bir gecis .. ve al sana sentez: Baticilik, Osmanlicilik, Turk, Islam. Mutlu son.

Ama bu arada gercekler ne oldu? Mustafa Kemal bir Ittihatciydi. Ermeni azinlik hakkindaki gorusleri ITC’yi aratmayacak niteliktedir. Kurt azinligin basina gelenleri hepimiz biliyoruz.

Ittihatcilar Osmanli’dir (yok ya?). Eger Osmanli Balkan Harbi’nde hezimet yasamasaydi, Osmanli’nin parcasi olan ITC’ye “sira gelmeyecekti”. Demek ki Osmanli bu gecisin sebebi, ayrica ITC’yi icinden cikartarak, basa getiren dinamigin birinci derecede sorumlusudur. Topluluklar deneme/yanilma ile pek cok cozumu dener, Osmanli denemesi icinde ITC bilfiil mevcuttur. Yelpazenin parcasidir, icindedir. Otarsik, despot koylu imparatorlugu icinden otarsik, despot “modernlesmeye ugrasan ama modernlesemeyen” koylu devletini cikarmistir; doguran ve dogrulan birbirlerleriye 100% uyum icindedir. Fazla zenginlestigi icin tuccarini oldurten saray mantigi ile liberal oldugu icin dusunurunu linc ettiren asker / burokratik olusum arasinda bir fark yoktur.

Bazi arkadaslara tavsiyem, bu “kurtarma operasyonlarindan” vazgecmeleri ve gercekleri arastirmaya baslamalaridir. Inansinlar ki gercekleri anlayinca kendilerini cok daha iyi hissedecekler. Icleri rahatlayacak.

[1] Muslumanlar bu sentez icinde yer almaktan mutlu oluyorlar tabii.. ama sentez onlara “su sekilde musluman olacaksin” deyince onlar da apisip kaliyor. Devir hicbir kimligin, zevkin, bireyselligin “tepeden” tanimlandigi bir devir degildir. Is / calisma sekli (guc dinamiginin en onemli belirleyicisi) artik bunu gerektirmektedir.

[2] Bu kisilerin, dikkatle, neredeyse tum akademik literaturun kullandigi Kemalizm kelimesinden nasil uzak durduguna dikkat edin. Ataturkculuk = Baticilik yapilarak, Kemalizm bir kenarda gozden uzak tutulmaya ugrasiliyor.


Anonim

[filan] Cumhuriyet [falan] Cumhuriyet..

Ne Cumhuriyeti?

1925-50 arasindaki ‘sey’den bahsediyorsan, ona Cumhuriyet denmez. O tarihlerde devlet yonetiminin hicbir mesruiyeti kalmamistir, ondan onceki meclise de demokratik denemezdi ama en azindan bir temsiliyet kabiliyeti vardi. Ikinci Meclise Kemalist olmayan kimse alinmamistir ve o noktada Cumhuriyet sona ermistir.

O zaman rejim neydi?

Bir tur Baas yapilanmasidir. Niye Baas? Bu ideoloji sosyalizm ve milliyetcilikten olusmustur; Turkiye’de Kemalizm icinde milliyetcilik zaten mevcuttur (bkz. alti ok), sosyalizm yoktur ama ona cok benzeyen, yakin kuzeni Fransiz Dayanisma ideolojisi vardir. Efendim dayanisma nedir? Tarif edelim; insanlar biraraya geliyorlar, herkes bir odaya dolusuyor, sonra herkes birbirine dayiyor (tam Fransizlara gore bir is). Sistem boyle isliyor… Yani, latife ediyoruz biraz ama “fiili sonuc” asagi yukari boyle.

Tabii burada insanlarin kendi istegi ile birbirine yardim etmesi, yardimseverlik olan dayanismadan bahsetmiyoruz; devlet eliyle yaratilan bir garabet sentezden bahsediyoruz.

Ziya Gokalp gerisini anlatsin.


CNN Haberi

[mealen] Japon isadami [..] kotu zamanlarda calisanlarini isten cikartmak istemiyor. Bunun Japon kulturune uymadigini belirtiyor

Iyilik mi yapiyorsun kotuluk mu?

Haberde roportaj yapilan isadami, kotu zamanda calisanlarini isten cikarmanin “Amerika’da uygulandigini” ama bunun “Japon kulturune uymadigini belirtiyordu”. Fakat bir sure sonra ayni isadamiyla yine roportaj yapilmis ve adam suklum puklum bir halde, isten cikartmalara mecbur kaldigini soyluyordu. Benim aklima takilan soru ise “bekleyerek iyilik mi ettin kotuluk mu?” Belki isten cikartsaydin isini daha cabuk ve rahat kurtarabilirdin. Milton Friedman sirketlerin sosyal sorumlulugunun kar yapmak oldugunu soylerdi, dogru soylemistir. Sebebini de soyleyeyim: Butun icin neyin iyi oldugunu siz bilemezsiniz. Beser bazen (cogu zaman?) kendisi icin bile neyin iyi oldugunu tam kestiremiyor, deneme / yanilma (tecrube) ile el yordamiyla bunu basarmaya ugrasiyor. Ortada boyle bir durum varken, kendini unutup “toplum muhendisligi” yapmanin alemi yoktur. Tersini savunan kolektivistin her turune karsi uyanik olmak gerekiyor.

Hz. Ali’nin sozu: “Budalalar ile arkadaslik yapmayin, onlar size iyilik yaptigini zannederken kotuluk yaparlar”. Kolektivist, sol kesimin arkadasligi buna benzer. Budalanin arkadasligidir. “Iyilik yaptigini” zanneder ama aslinda kisilere ve butune zarar verir. Bu tur sosyal pislik, Turkiye’ye pek cok guzelligin geldigi Fransa’dan gelmistir dogal olarak orada programlanmis “sol” kisilikler yillarca TR’de dusunce ortaminin icine etmislerdir (Marks’in Fransa’da uzun zaman yasadigini hatirlatirim).

Ustte anlattigimiz problem, asiri hizlanan hayat dolayisiyla daha da belirgin hale gelmekte. Gun gectikce baskasi icin dogru olani daha az kestirebilir hale geliyoruz. Bu baglamda ana sabitler, altyapi insasi (rekabeti bozmaz, herkese esit fayda saglar), bireyin onunun acilmasi, tercihlerinin fazlalasmasi ve esnek ama adil kanunlarin kayirma olmadan uygulanmasi, takibidir.


Der Spiegel

[Hur demokrat] FDP’nin buyumesi sosyal bir degisimin isareti. Eskiden isci sinifinin kapitalistler tarafindan somurulmesi o cagin en belirgin ozelligiydi. Simdi kucuk isletmeler ve beyaz yakalilarin devlet tarafindan somuruldugunu goruyoruz; devlet kapitalistlerin yerini aldi. Bu somuruden etkilenenler isyan ediyorlar, aynen iscilerin isyan ettigi gibi. Politik baglamda gozumuzun onunde tarihi bir kayma meydana geliyor, geleneksel mavi yakali partiler oy kaybederken beyaz yakali calisanlari temsil eden partiler guc kazaniyor.

Ilginc

Soylenenlerin ikinci kismi cogunlukla bu blog’un teziyle uyumlu; devletin beyaz yakalilari somurdugu saptamasi ilginc olan gozlem. Kastedilen Alman devletinin paralarinin car cur edilmesi, kurtarma operasyonlarinin buyuk sirketlere gitmesi mi acaba? Ya da, daha buyuk sistemik rahatsizliklardan mi bahsediliyor. Bu rahatsizliklarin oldugu malum, peki bu rahatsizliklar somuru olarak gorulebilir mi? Dusunmeye deger.

Her halukarda 3. dalga geliyor, ve bunun ister istemez guc dinamiginde yansimalari olacaktir.


Taha Akyol

Ulus devlet [..] yerin dibine batırılıyor. Ve daha önemlisi, ulus devleti yerin dibine batırmak uğruna, teknoloji faktörünün de gözden kaçırılmasıdır: Ulus-öncesi dönemlerde kabile, din ve imparatorluk savaşlarında kılıç ve ok değil de kitle imha silahları olsaydı kullanmayacaklar mıydı?!

Teknolojiyi siz de gozden kacirmissiniz

Teknoloji argumanini yanlis kullaniyorsunuz. Ulus-devletin olmasini mumkun kilan sey zaten kitlesel teknolojilerdir. O teknolojilerin kabile devrinde olmasi mumkun degildir, olsaydi, o da ulus-devlet olurdu. Anlatabildim mi? Mantik zinciriniz yanlis.

O zaman, ulus-devletin olusmasini saglayan kitlesel teknolojiler ise, onun zayiflamasi da ayni sekilde kitlesel olmayan, yeni bilgi, iletisim teknolojilerinin onplana cikmasi sayesinde olacak. Nitekim boyle oluyor.

Muhakkak “her seyin sorumlusu ulus-devlet” diyenler de sizin gibi yuzeysel bir arguman ileri suruyorlar. Kitlesel uretim, tuketim, kitlesel yokedimi dogal olarak ortaya cikardi, merkezi yapilanmalari, merkezi, Ford’un tek tip arabalari gibi tek tip kimlikleri dogurdu. Sorumlu bunu tetikleyen ‘sey’dir. Yani hem sizin hem karsinizdakinin argumani yeterince derin degildir.