View on GitHub

thirdwave

Hafta 40

Anonim

Habur’dan giris yapan PKK ekibi icin yapilan gosteriler uygunsuz oldu

Neresi uygunsuz?

Eger DTP / Ocalan ile donus oncesi yapilmis anlasmalar varsa, ve bu anlasmalar karsilamadaki gosteriler ile bozulduysa (ve sonuc olarak Ak Parti beklemedigi bir sonuc ile karsilastiysa) bu surpriz Ak Parti icin ‘guven bozucu’ olmus olabilir. ‘O tepkiyi’ bu baglamda anlayabilirim.

Ama bundan ayri olarak, sadece olayi kendi basina tartarsak (bizim perde arkasi anlasmalardan haberimiz yok), yapilan ‘gosterilerde’ batici bir hal yoktur.

Adam yuzyillardir eziliyor. Oyleyse militani ‘geri geldiginde’ ister oynar, ister kafasi uzerinde donup break dans yapmaya baslar, bunu oturup seyredecegiz. Seyretmek ne kelime! BAYILA BAYILA izleyecegiz. Ders cikartip ic gecirecegiz. Ic muhasebe yapacagiz. Iyi, anlayisla karsilayacagiz.

Sunu da ekleyelim: Oyle silahli burokratlar, “bir kisim devlet memuru” durduk yerde hic babalanmasin.

Siz “kaybetmis” bir ordusunuz. Kaybetmis bir ordu gibi kuyrugunuzu bacaklariniz arasina kistirip, sesinizi alcaltacaksiniz Bunlar bir de kuruluslarini Nizam-i Cedit’e falan bagliyorlar, bu son derece ironiktir, cunku Nizam-i Cedit ilk savasinda Misir karsisinda tepelenmis, bozguna ugramisti. Yani ilk savasini da son savasini da kaybetmis bir ordusun demek ki. Kurtulus Savasini kazandik, ama orada da orduya yardim eden “milisler” vardi.

Milisler.. hmm.. bu kavram bir yerden tanidik geliyor ama..

Durdugumuz yeri iyi bilelim.


Samuel Huntington

Bati medeniyetinin temeli Magna Carta’dir, Big Mac degil.

Ilginc

Sozun asli “Magna Mac” kelimesi iceriyor aslinda cunku magna latincede “buyuk (big)” demek, o baglamda kelime oyunu, guzellemesi var, neyse daha rahat anlasilmasi icin bazilari sozu bu sekilde degistirmekte.

Huntington gozlemi su acidan ilginctir - Avrupa icin one surdugumuz kulturel fay hatti olan “Roma / Ortacag” teziyle uyumlu. 1215’te ortaya cikan Magna Carta bilindigi gibi bireysel haklardan bahseden, bazilarini korumaya calisan ve kralin yetkilerini sinirlama amacli ortaya cikan en etkili ilk dokumandi, daha sonra ortaya cikacak diger anayasal demokrasilere bir ilham kaynagi olmustur. Taraflara dikkat: Yetkileri sinirlanan “tekil kral”, bir otarsi, merkezi kuvvet, karsisindakiler ise daginik bir yapida olan “baronlar”. Yani Magna Carta mutlakiyet ve cogulculuk arasinda bir kapismanin urunudur. Cikis cagi da ilginctir: 1215: Ortacag!

Konunun yaptigi bazi cagrisimlar: Guya kralini yikmis olan Fransizlar bir Cumhurbaskani sectiginde o Cumhurbaskani bir tur krala donusur, kral gibi yetkileri vardir. Elysee Sarayina yerlesir. Ote yandan Ingiltere’de gercekten kral / kralice olanlarin yetkileri semboliktir ve bu kral / kraliceler insanlarina aslinda bir cogulculuk sembolu olan sovalyelik payesini verirler!


Jose Manuel Barroso

Avrupa bir liberal demokrasidir.

Dogru

Hala bu terime direnen salaklara duyurulur.


Mumtaz’er “Happy Soldier, Forward the Turk” Turkone

[mealen] Osmanli zamaninda olsaydi Abdullah Ocalan pasa olurdu

Uydurma

Arastirmadan bir tarafinizdan cikardiginiz analizleri ortalikta sallamayin… “Periyot dizisi” cekiyorsunuz. Bu sacmaliklar hep 80 model MGK sentezinin kalintilari iste, farkinda olmadan ona uygunsuz insanlar bile balik gibi bu laflara atliyor.

Acin Mir Muhammed ornegine bir bakin [1], Abdullah Ocalan ornegine paralellikler arz ediyor; bu kisi de kendi basina bolgede bir guc kazandi, hep dis guclerle baglantisindan (o zaman Misir) korkuldu, yenilgiye ugratildi. Sonra Istanbul’a “sultanin huzuruna” cagrildi (Sultan Mahmut zamani), canim cicim laflar edildi, sonra eve donerken gemide “kayboldu”. Oteki taraftan cikmadi.

Yaaa.

Sen yuzyillarca bolge dinamiklerinin icine s.cmissin, bozukluga ugratmissin, ondan sonra kalkip diyeceksin “eskiden olsaydi soyle olurdu”; Olmazdi kardesim. Tras yapma. Internet cagindayiz, boyle gak guk laflar aninda kontrol edilebiliyor. Kendinizi rezil etmeyin.

[1] A Modern History of the Kurds, David McDowall, sf. 41-46


Sevan “Dartanyan” Nisanyan

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, insan olmaktır.

İnsan olmanın yegâne temeli insana sevgidir. Hayatın boyunca, insanlara güzelliği, aklı ve adaleti öğretmeyi görev bileceksin. Bilgin varsa, bedel beklemeden paylaşacaksın. Buna imkân ve şeraitin müsait değilse, yanındaki üç veya beş kişiye katıksız sevgini vermeyi deneyeceksin; onların hayat yükünü bir nebze hafifletmeye çaba göstereceksin. Bunu yaparken Türk mü, yoksa Hindu mu, Yamyam mı diye sormayacaksın. Çünkü insan, galiplerin hasbelkader çizdiği sınırlara sığmayacak kadar kıymetli bir hazinedir.

Dahili ve harici bedhahlarla etrafın çevrili olabilir. Sen şerri bahane etmeyecek, hayırhahlığını ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceksin. Zira kötülük, esarettir. Manevi istiklalini ve manevi hürriyetini ancak insan olmakla kazanabilirsin.

Düşman bütün tersanelerine girmişse, vazifeye atılmadan önce düşüneceksin. Önce, düşman mı diye soracaksın. (Çünkü bugün düşman olan yarın dost olabilir.) Sonra onu kendine düşman etmek için ne hata yaptığını düşüneceksin. (Çünkü düşmanlık, herkes için ağır bir yüktür.) Gönlünü kazanmayı deneyeceksin. Tersaneyi beraber işletmeyi teklif edeceksin. (Öylesi her ikiniz için daha kazançlı olabilir.) Sonuç alamasan, bir tersane uğruna düşman olmaya değer mi diye bir kere daha kendine soracaksın. Bunları yapabilirsen, inan, dünyanın tüm tersaneleri senin olur. Tüm ordular sana boyun eğer. Tüm kalelerini terkedecek gücü ve güveni kendinde bulursun.

Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar sana “düşünmeyeceksin!” diyebilirler. Kendi çorak ve bencil emellerine seni muhafız ve müdafi yapmak isteyebilirler. Kuşaklardan beri süren iktidarlarını bir gün daha korumak için senin damarlarındaki kanı talep edebilirler. Memleketin bütün tepeleri kan ve intikam bayraklarıyla donatılmış, bütün mektepleri zaptedilmiş, bütün mahkemeleri elde edilmiş, bütün gazete köşeleri bilfiil müstevlilere terkedilmiş olabilir. Millet, cehalet ve propaganda içinde serseme dönmüş olabilir.

Ey insan evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, insan olduğunu unutmamaktır. Muhtaç olduğun kudret tanrı vergisi olan vicdanında ve her gün çalışarak geliştireceğin aklında mevcuttur.

Guzel olmus


Aykiri

Ama 80 model MGK sentezi pek cok kisiyi bir sekilde “birlestirmiyor mu?”

Hayir

Sayi olarak bakilirsa “pek cok” kisiye “dokundugu” dogru, ama kimseyi dogru durust birlestiremiyor, aslinda bu hem kasti hem de artik ise yaramadigi ortada. Mesela sentez Aleviye “ama Turkuz” Kurt’e “ama Sunniyiz” diyor, diyor da, o zaman karsina Alevi Kurt cikinca ne yapacaksin? Syntax Error. Bu adama ne “Sunniyiz” diyebiliyorsun, ne “Turkuz” diyebiliyorsun. Kurtlerin ucte biri Alevi olduguna gore oldukca buyuk bir rakamdan bahsediyoruz! Bu kisiler tanim itibariyle sentez disinda kaliyor. Ornekler cogaltilabilir.

Ayrica sentez, her topluluga “ikincil kimlikleri” uzerinden baglanmaya ozen gosteriyor, bunu kasti olarak, onlari pasifize etmek icin yapiyor. Kimisi icin muslumanlik kimligi Turk kimliginden onemli, sentez onlarla daha az onem verdikleri Turk kimligi uzerinden baglanti kuruyor, boylece bu kisilerin asal taleplerini gormezden gelebiliyor. Kurt ile daha az onem verdigi muslumanlik kimligi uzerinden temas ediyor, Kurt dili hakkindaki taleplerini gormezden gelebiliyor. Kimse tam mutlu olmuyor, olamiyor, ve bu boyle olmasi icin tasarlanmis.

Demek ki 80 model MGK sentezi ne yeterince kisiyi birlestirebiliyor, ne de bunu dogru durust yapabiliyor. Madem ise yaramiyor sentez niye hala ortada? Eh iste, bir deli bir kuyuya tas atmis, 40 tane akilli adam tasi cikartmaya ugrasiyor, olan budur. Bazi insanlar her seyi bilincsiz bir sekilde takip eder, bu kurgunun ne zaman, niye ortaya ciktigini bile unutmustur, beyni yikanmistir, bunlari uyandirmak zor olacak. Fakat baska caremiz de yok. Cunku sentez artik islemiyor.


Anonim

Ertugrul Bey cenazesindeki ilgi…

Yanlis

Cenazede ilgi falan yoktu; aksine ilgisizlik durumu vardi, hic kalabalik degildi. Daha once belirttigimiz gibi “Osmanlicilik” 80 model MGK sentezi dolayisiyla pompalanan bir kurgudur. Insanlarin saltanat ilgisinin arttigi falan yoktur.

Biraz daha detaydan bahsetmek gerekirse: 80 model MGK sentezi bir Turk/Islam/Osmanlicilik/Baticilik sentezidir, ama kurgunun her ogesi bir “farkliligi” “baska bir aynilik” ile kapatmak uzere kurgulanmistir. Ogeler, ayrica, kasten sulandirilmistir.

Tum bu kurgunun merkezindeki elit, Aleviye “ama Turkuz” der, Sunniye “ama Osmanliyiz” der, Kurt’e “ama Sunniyiz” der. Her grubun “degisik bir aynilik” ile notralize edilmesi elzemdir. Bu arada Sunni, Alevi ile, Kurt Turk ile notralize edilir. Bu sentez patlamistir.

Osmanlicilik ayrica genel baglamda ulkemizin kulturel fay hatti “sarayli / koylu” isiginda yuzyillarca duzen tarafindan duzulmus halkin torunlarini pasifize etmek icin de gereklidir. “Hepimiz Osmanliyiz” diyerek elit bir “biz” duygusu pompalamaya calisir. Soyle denilir: Dedelerinizi duzuldu, ama bekleyin, belki birgun “siz de” duzersiniz.

Neyse ki son acilim baglaminda algiladigimiz hava bundan daha degisik bir frekansta. Artik “farkliliklar zenginliktir” deniyor. Yani artik bir “aynilik” aranmiyor. Zaten insan olmak, serbest piyasa ekonomisinde isbirligi yapmak haricinde (dikkat, Fransiz dayanismasindan farkli) baska bir “birlestiriciye” ihtiyac yok. Isbolumu, anlasmak icin oldukca guclu bir motivasyon faktorudur. Ayni topraktasin zaten, (cografya kaderdir -geography is destiny-), ve ek olarak konjenktur birlesme konjenkturu, ayrilma konjenkturu degil. Bunlar isiginda biz, basbakanin pek cok farkli kulturden, “halktan” sanatciya vurgu yapmasini bu analiz baglaminda okuyoruz. Amerika’da Duke Ellington zencidir, ne beyazlikla alakasi vardir, ne Plymouth kayasina gemiyle gelmistir, ama “farkliligi” bir zenginliktir. Devlet Duke Ellington’a “ama Ingiliz hanedancisiyiz” dememektedir. Vatandassin demekte, ve serbest birakilan bu kisinin caz muziginden faydalanmaktadir.

Gdisat eritme potasi, domates corbasi yonunde degildir. Gidisat bir salata kasesidir.

[1] Kamu politikasi (public policy) saptarken kultur kodlari cikis noktasi olamaz, cikis noktasi “hayatta kalmak (birinci seviye -surungen- beyin) icin gereken akli (ucuncu seviye -analitik- beyin) cozumler etrafinda donmelidir. Bundan sonra elde birkac alternatif var ise, o zaman kultur kodlarina uyumluluk aranabilir, sonrasinda zaten secilen politika “satilirken” kultur kodlari kullanilmalidir. Mesela “aynilik aramadan farkli olanin kabulu”, farkli sanatcilara yapilan vurgu TR’nin kendine atadigi MISAFIRPERVERLIK kodu ile uyumludur (the message is on code). Misafir, her kimse, kabul edilir, ayniligi olup olmadigina bakilmaz.