View on GitHub

thirdwave

Hafta 20

Bir yazar

Geranimo ismi secilerek zavalli Kizilderili halkina [..]

Sacmalama

Geranimo, ABD tarihinde ve gayri nizami savasta cok iyi bilinen bir isim, B. Laden operasyonuna verilen bu isim karsi tarafa saygiyla, bu savasciya cakilan bir selam ayni zamanda (Laden de gayri nizami savastigi icin). Ayrica Geranimo bazilarinin zannettigi gibi siyah - beyaz sinirinda ayrilabilecek biri degil, savas esiri olduktan sonra Hristiyanligi kabul etti. Hatta “karsi tarafa” ait bu semavi din hakkinda “bizim eski inanislarimizdan daha iyiymis yahu” turunde laflar bile sarfetmistir. Ayrica vurularak da olmedi, hastalanarak oldu. Dusunmekten ziyade “agit yakmayi” tercih eden arkadaslar bu detaylari atladilar tabii.


Mahir Kaynak’ın Kızı

Bu kadar kisa surede [operasyon oncesi] egitim amacli bina insa edilebilir mi?

Edilebilir

Binanin tamamini insa etmeye gerek yok, duvarlari temsil eden herhangi bir materyel kullanilabilir. Hizli islemesi gereken, iceri-gir-disari-cik operasyonlarinda onemli olan gorus alani, koseler (ozellikle koseler, doner donmez birileri cikarsa), ve katlar arasi yukari cikma anlari. Bunun egzersizleri prefabrik turu hemen kurulan binalarda yapilabilir. Ama babaniza sorarsaniz bu operasyon herhalde M.O. 200 yilinda sonradan ABD’yi kuracak olan gizli bir sebeke tarafindan planlanmisti herhalde.


Colin Powell

Bin Laden Islami sartlara gore defnedildi [..] bizi farkli yapan bu iste.

Abartma

Adami denize atmissiniz kardesim, Islami kural bilmemne diye isi abartmayin. Denize “defnetmek” icin alternatifin olmamasi gerekir, toprakta gomulunce bas kabeye donuk olacak, vs. Mezar turbe olmasin diye denize atmissiniz, rituelini yapmissinizdir da, vay Islami diye fazla tras yapmayin. Kendiniz icin iyi bir is yapmissiniz, o baska.


Angela Merkel

Bin Laden’in olmesi iyi oldu

Aynen oyle

Merkel Abla guzel soylemis. Herr Goethe Bach. Ja.. Ich mochte sis kofte.


Eser Karakas

Çok ilginç bir toplumsal dönüşümün içinden geçiyoruz. Toplumda, hem Türkiye’de, hem dünyada birileri bu dönüşümü algılıyor, birileri de algılayamıyor. İşin ilginç tarafı bu dönüşümü algılamada en sorunlu kesimin eğitim sektörü ve çalışanları olması. Eğitim-öğretim sektörü çalışanları bu dönüşümü algılayamadıkları ölçüde de sektör ekonominin gerisine, çok gerisine düşüyor.

Kanımca algılanamayan gerçeğin temelinde bilgi kavramının yaşadığı muazzam dönüşüm yatıyor.

1990’ların başına kadar bilgi nedret kuralına tabi bir mal idi. Başka bir ifade ile, bilgi bir kıt (nadir) faktör idi, ulaşılması için zahmet ve maliyet gerekiyor idi. Eğitim-öğretim sektörünün tüm yapısı da bilginin bir kıt kaynak olması üzerine dizayn edilmiş idi. Daha somut olmak gerekir ise, ilkokuldan üniversiteye kadar tüm müfredat programları öğrenciye bilgi aktarmak üzerine dizayn edilmiş programlar idi, hala da öyle.

Üniversitelerden bir örnek verelim; ülkemizde iyi üniversite batıda üretilen bilgiyi çabuk ve iyi aktaran, kötü üniversite ise aynı bilgiyi geç ve kötü aktaran kurum demek.

1980’lerde teknolojide büyük bir devrim yaşandı, internet denen bir sistem günlük hayatımıza girdi. Ve internet, bilginin niteliğini kökten değiştirdi. Bilgi günümüzde artık bir kıt kaynak değil, amerikanca tabiriyle bir “free good”, bir serbest mal yani ulaşılması adeta bedava ve zahmetsiz bir mal haline geldi. Elinizde standart bir dizüstü bilgisayar varsa, standart bir ingilizce bilgisine de sahip iseniz dünyanın üretilmiş tüm bilgi stoku beş dakika içinde önünüzde.

Bu dönüşümün ne anlama geldiği bazıları ve özellikle de eğitim-öğretim sektörü çalışanları tarafından iyi algılanamıyor. Ve hala tüm müfredat programları bilgi aktarma temelinde oluşturuluyor. Bilginin serbest, bedava mal haline geldiği bir dünyada ne büyük bir yanlışlık, ne büyük bir gaflet.

Müfredat anlayışı tümüyle değişmek zorundadır diyenlere de en çok tepki eğitim-öğretim sektörü çalışanlarından geliyor. Tekrar ediyorum, ilkokuldan, hatta anaokulundan üniversiteye kadar tüm müfredat anlayışı anlamsız hale gelmiştir, kökten değişmelidir. Değişimin kökeninde de bilgi kavramının dönüşümü olduğu için yeni müfredat yapılanması yeni bilgi anlayışı, yani bilginin nedret kuralından sıyrıldığı bir dünya temelli olmalıdır.

Öğrencilere bilgi aktarmanın hala eğitim-öğretim olduğunu zannetmek kadar, tabiri mazur görün, aptalca bir şey pek kalmadı. Ama tek sermayesi bu olan bir öğretici, bilgi aktarıcı kesim direniyor. Elyazmacıların matbaaya, el tezgahı kullananların makineleşmeye tarihte direndikleri gibi direniyorlar ama bu durumun komik olduğunu görmek için iki-üç asır gerekmeyecek.

Dogru

Ozellikle iyi üniversite, kötü üniversite tanimi tam isabet.


Ibrahim Kiras

lk gruptakilerin ana fikri şu: “Bugün küreselleşen dünyada ulus devlete yer yok. Sanayi çağının siyasi formu ulus devletti, şimdi enformasyon çağında yaşıyoruz ve artık yeni bir siyasi forma geçiş yapmak mecburiyetindeyiz. Dünyadaki akış bunu gerektiriyor. Akıntıya karşı kürek çekmek akılsızlıktır…”

Onlarin kafasi karisik

Kuresellesme ile enformasyon cagi arasinda guclu baglanti yok. Bunlari soyleyenler Marksist eskisi, televizyon kanallarinda “Marksist Liberal” gibi etiketlerle dolasip duran acaip insanlar. Kavramlari surekli birbirine karistiriyorlar.

Ulus devleti yikmak icin tek basina enformasyon cagi yeterlidir. Kuresellesme ayri bir kavram olarak azabilir de, cogalabilir de. Fakat enformasyon cagi geriye gitmeyecektir. 20. yuzyilin basinda da kuresellesme vardi ama etrafta enformasyon teknolojisi yoktu.