View on GitHub

thirdwave

Hafta 24

Haber

SANAYİ Bakanı Nihat Ergün [..] otomotivcilere yönelik ‘Satılan araçların üçte ikisi ithal. Otomotivde dış ticaret dengesi alarm veriyor’ [dedi].

Dogru

Cari acigin onemli sebeplerinden biri ara malı ithalati. Bazi politikalarla ara mali uretimi tesvik edilebilir, hatta genel uretimin dusmesi tesvik edilebilir, fakat cari acigi dusurmek icin daha direk bir yol sanayi yerine servis ekonomisinin tesvik edilmesi. Ya da en azindan onunun acilmasi. Servis ekonomisinde cari acik ihtimali az.

Bir cagri merkezi mesela cari acigi buyutebilir mi? Hayir. Buyuk miktarlarda hicbir sey ithal edilmiyor. Sirket masrafi sadece calisanlari bulmak, egitmek gibi “yerel” seyler. Yazilim sektorunde birileri birkac bin dolarlik bilgisayarlarla milyon dolarlik ihracat yapabilir. Masraf sadece calisanlara verilen maas, ve uretime oranla cuzi bir donanim altyapisidir.


Bir yorum

Ekonomik istikrar ve hizmetler sayesinde AKP secimi kazandi

Dogru


Haber

Anayasa calismalari baslayacak

Iyi haber

12 Eylul’un arkada biraktigi Osmanlici, Turkcu ideolojik pislik temizlenmeli.


David McDowall

[..] Kurt sorunu Turkiye’nin politik yapisinin kendi agirligi altinda ezilmesine sebep oldu; ki bu yapi zaten 1950’li yillardan beri bolunmeye ve yokolmaya yuz tutmustu. Bunun bir sebebi kismen secmenin iradesinin zayiflamasina sebep olan ardi ardina gelen uc tane askeri darbeydi. Bir diger sebep 1980’lerde devreye sokulan ideolojik doktrindir. Bu doktrin “Turk-Islam sentezi” olarak adlandirilabilecek bir kurgudur; buna gore Turk, Osmanli ve Batililastirici dusunceler biraraya getirilerek bir Turk-Sunni sentezi one cikartilmaktaydi. Fakat Kurt isyanlari bu sentezin “Turk” kismina agir bir darbe vurdu. Refah Parti’nin secimlerde yukselisi sentezin Islam boyutu ile devletin getirdigi tanimla bir uyumsuzluk ortaya cikardi ; buna Milli Guvenlik Kurumu’nun tek cevabi Refah’i ortadan kaldirmak ve 1997’de yasaklamak olacakti. Bu partinin yerini hemen Fazilet Parti aldi ve bu parti Kemalizm’in modernist / sekuler etigine karsi cikmaya devam etti. Ayni anda asagi yukari 1/3’u Kurt olan 15 milyonluk Aleviler siyasi sol ile baglantilarini kesip politik Alevizm altinda kendilerini one cikarmaya basladilar.

Bu sebeple 21. yuzyilin basinda Turkiye, kendini artik birbirleri ile uzlastirilamayan kulturel kimlik tanimlari, talepleri problemini iceren bir ikilem icinde bulmustur. Eger Turkiye ekonomik, sosyal ayni zamanda demokratik olarak gelismek istiyorsa bu ikilemleri, tanimlari iceren kronik problemleri cozmek zorundadir. Bu problemler Milli Guvenlik Kurumu’nun cozmeye yetersiz, basiretsiz kalacagi ciddi problemlerdir [1]

[1] A modern history of the Kurds, 2003, sf. 445


Eser Karakas

Bendeniz, kendi adıma, kürt meselesinin nasıl çözümleneceğine ilişkin bir yol haritası şimdilik çok net göremiyorum. Ama, nasıl ve neleri yapmaz isek çözülmeyeceğini çok iyi görüyorum, biliyorum [..].

Anayasanın 66. maddesindeki formülasyon, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür” formülasyonu saçmalığı sürdüğü, bu zihniyetin uzantıları egemen olduğu sürece kürt meselesinin çözümü olanaksızdır. [..] Bu insanlara “arkadaşlar, siz yanılıyorsunuz, oradaki türk lafı hukuki bir ifadedir, etnik çağrışımı yoktur” demenin alemi yoktur zira kürtlerin bu yaklaşıma karınlarının tok olduğu çok iyi bilnmektedir. [..] Beyazlık beyazdan türemiş ise, türklük de türkden türemiştir.

Anayasanın dibacesinde “türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin…” diye bir ifade mevcuttur; burada sözü geçen türklük herhalde hukuki bir kavram değildir.

Dogru

Bu kimliksel bozuklukta dandik tarihimizin rolu var; Turkluk bir tur “Romalilik” taniminin gunumuzdeki versiyonu. Romali olmak “medeni” olmak demek degil mi, geri kalanlar da “barbar”. Onlar daglarda filan geziniyorlar, “kart kurt” sesler cikartiyorlar. Insanliklari bile supheli. Bunun ustune modernist, endustriyel ideoloji eklenmis, vatandas standardize edilmis, “soyledir” denmis, oyle olmayanlar “uretim hatasi”. Sonuc: mevcut anayasa.


Hasmet Babaoglu

Seçim günü oy vermek için okullara gittik, malum! Hatıraları anılarımızdan asla silinmeyecek dershanelere geri döndük, koridorlarda dolaştık. İlginçtir, 12 Haziran akşamına doğru konuştuğum birçok kişi…Dershanelere asılmış “özlü sözler”in aşırı otoriter, militer ve hatta koyu ırkçı karakterinden yakındı. “Küçücük çocuklara bunları mı aşılıyoruz?” diye dertlendiler.

Sürekli savaşan, kendine benzemeyenleri aşağılayan ve bütün dünyaya düşman gözüyle bakan bir ülkeye “ışınlanmış” gibi hissetmişlerdi kendilerini. Şaşkındılar. Durumun kendi çocukluklarında da böyle olduğunu unutmuşlardı.

Dogru

O ilkokul duvarlarinin birinden (bir resim) bize aktarilan bir diger ozlu soz soyle: “Savasin en sevdigim tarafi zafer anidir”. Bir tarihi “buyugumuz” bunlari soylemis. Suratta katil gibi bir ifade, arkada birbirine girmis insanlar… Boyle asagilik “sanat” eserleri okullarda alenen sergilenebiliyor ne yazik ki.


Cengiz Candar

Ama sonuç olarak BDP’liler, DTK’nın (Demokratik Toplum Kongresi) bir gün önceki tavsiye kararına uyarak TBMM’ye gelmeme kararını aldılar. Ne yapmalıyız şimdi? BDP’lileri, ‘kaos isteyenlerin tuzağına düşmek’le ve ‘sağduyu ile davranmamak’la eleştirip vicdanımızı rahatlatıp yola devam edebilir miyiz? [..]

YSK’nın kararları ve ülke seçmeninin yüzde 50’sinin oyunu almış iktidar partisinin bu kararlara karşı ‘hareketsiz’ halinin, ülkede nice can kaybına, gereksiz karışıklığa yol açacağını görmek çok mu zordur? Konumuz, gelinen noktada, BDP değil Ak Parti ve Başbakan’dır.

BDP’yi TBMM’ye 36 milletvekili ile getirmek sorumluluğu ve ödevi, ülkenin tümünü temsil yeteneğine sahip iktidar partisinin ve sahiplerinin üzerindedir [..]. YSK’nın Türkiye’yi kaosa itmeye yönelik ilk kararı değil Hatip Dicle ile ilgili kararı. O karar ise zincirleme kötü ve yanlış kararların zirve noktasını ifade ediyor. Ak Parti’nin YSK’nın yol açtığı krizin ilk 48 saatlik performansı, krizin aşılabilmesi için pek ferahlatıcı olmamıştır. Yine de vakit var. [..]

Durumu toparlayacak ve krizin aşılmasını sağlayacak olan, seçilmiş 36 kişinin TBMM’de temsilini sağlayacak yasal düzenlemelere ilişkin, iktidar partisinin, Ak Parti’nin yükümlülük içine girmesidir. [..] Karşılıklı kısır polemiklerle vakit tüketmek yerine, BDP ve bağımsızlarla temas kurularak -ve CHP ile de- TBMM’nin ilk iş olarak açıldıktan sonra durumu düzeltecek yasal düzenlemeler konusunda şimdiden bir ‘protokol’ üzerinde anlaşılmalıdır.

Dogru

Basbakanin profili onun “riskten ve sorumluluktan kacmaya meyilli” bir karakterde oldugunu gosteriyor ve bu kisiler sertlik goruntuleri ile ozguven eksikliklerini kapatmaya ugrasirlar. Bu profil ozguven eksikligini yenebilirse muthis yaratici ve basariya erisebilir. Secim kazanmak bir basaridir. Fakat AK Parti ve lideri sistem kurabilecek kadar ozguven sahibi olacak midir? Oyunun boyutu ve sekli degismistir. Ortada bir sorun var ve sahiplenen yok.