View on GitHub

thirdwave

Hafta 4

Anonim

[Bir televizyon programinda] Abdulhamit aslinda meclisi kapatmadi, tatil etti. Mebusanlarin maaslari hala veriliyordu [..]

Fark nerede?

Torkish televizyonlar boyle adamlarla tikabasa dolu. Aklama operasyonu yapmak icin cirpiniyorlar, tarihte “mutlu kesintisiz bir cizgi” olusturabilmek icin surekli bir seylerin ustunu ortmeye, gecistirmeye calisiyorlar. Ustteki yorum, Enver Pasa hakkinda duydugum bir diger yoruma da benziyor. Aynen soyleydi: “Enver kanunlara uymaya cok ozen gosterirdi, ne zaman bir emir verse, kitabina gore yapalim diye once o emri kanun olarak yazdirirdi”.

Yine soralim: fark nerede?

Ulkede insanlar cok fazla, gereksiz yerlerde gereksiz enerji tuketiyorlar. “Bu cagin ruhuna uyumlulugu, yol gostericiligi acisindan” herkesin tarihi esit yaratilmamistir. Bizimki asagilik bir tarihtir (yonetimsel baglamda). Oyle de, ne yapalim yani! Oturup aglayacak halimiz yok, dusunmeye, calismaya devam. Elde ne varsa onunla ilerleyeceksin.

Ama kendine yalan soylemeyeceksin.


Haber”turk” Gazetesi

[The Economist’in Kars heykeli konulu yazisindan] Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollere de değinilen makalede, Erdoğan’ın 2009 yılında Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve sınırın açılmasını sağlayacak bu protokolleri desteklediği hatırlatıldı. [..] Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da heykelin şehrin tarihi dokusuna uygun olmadığını söylediği hatırlatıldı.

Eksik

Tercumeyi duzgun yapmamissiniz. The Economist yazisinin havasi elestirel. 1) Erdogan’in 2009’da Ermenistan ile imzalanan anlasmadan “geri adim attigi” soyleniyor, buna deginilmemis. 2) Davutoglu’nun sozleri ardindan sehrin Rus, bilmemne dokusunun muhafazasi bir tarafa, Ermeni dokusunun “silindigi” soyleniyor – 10. yuzyildan kalma bir kilisenin camiye cevirilerek tekrar acildigi, yazinin bitis cumlesi mesela.

Yani cimbizla cekmis almis, b.ktan bir tercume yapmissiniz.


Angela Merkel

Turkiye ordusu Kibris’ta isgalcidir

Dogru

Bizim tarafi savunmak icin bir takim konularda (bazen hakli olarak) Birlesmis Milletler kararlarina atif yapiliyor. Diger taraftan TR’nin Kibris isgali sonrasi Birlesmis Milletlerin gelinen su anki durumu “kanun disi” ilan ettigi goz ardi ediliyor. Tutarli olunacaksa, ya hep BM kararlarina uyulacak, ya da BM trasi kesilecek.

Oyle degil mi? Eger Israil’in Filistin topraklarini isgali BM kararlarina gore elestiriliyorsa, ayni BM’nin kararlarina gore Turkiye’nin isgalci konumu da elestirilebilir.


Bir CNN-Int Ekonomi Yorumcusu

[mealen] Amerika’da en son durum bir tarafta IT, finans, bilgisayar gibi sektorlerdeki rekor bilancolar, urunler, diger yanda ise 6 kusur milyonun 6 ya da daha uzun suredir issiz oldugu bir durumdur.

Iste boyle

Yeni ekonomi tam istim yola devam ediyor, hareket burada, ama diger yanda nufusun onemli bir kismi issiz. Neler oluyor? Toffler ne demis?

Gercekten sifirdan baslamamiz gerekiyor. Issizlikteki problem su; Diyelim bir 2. dalga ekonomisinde 1 milyon issiz var. Bu durumda Keynesyen ya da diger makroekonomik manipulasyonlar ile ekonomiyi canlandirabilirsiniz (stimulate). 1 milyon is yaratirsiniz ve problemi cozersiniz. Fakat, diyelim ki bir 3. dalga ekonomisinde 1 milyon issiziniz var, ve ayni seyi yapiyorsunuz; bunu yaparak 10 milyon is bile yaratabilirsiniz, fakat o isleri yapacak kimseyi bulamazsiniz. Yani artik issizlik problemi bir nicelik (quantity) problemi olmaktan cikmis bir nitelik (quality) problemine donusmustur. Durum, becerileri mevcut ihtiyaca eslestirme (skill matching) problemidir.

Clinton yonetimi bu yuzden tekrar egitim (retraining) programi baslatalim diyor. Ama orada da bir problem var, hayatin hizlanmasini gozardi ediyorlar. Tekrar egitildigin zaman ekonomideki beceri ihtiyaci coktan degismis olabilir. Ayrica, tavsiye edilen plan ileride hangi becerilerin gerekecegini tamamen bilebilecegimizi, yuzde yuz gelecegi gorebildigimiz savina dayaniyor.

Tum bunlar bana yapisal issizlik ile uzun zaman beraber yasayacagimizi soyluyor, ve bu issizlerin icinde egitimli orta siniflarin buyuk bir kismi de yeralacak. Bu kisiler belki birkac ay issizlik yasayarak, sanslari yaver giderse, bu sirada tekrar kendilerini egiterek isgucune donebilecekler.

Bu gercek, issizligin etrafindaki politikayi tamamen degistirecektir. Artik issizler “oradakiler”, “otekiler” denebilecek gettolardaki insanlar degildir. O potansiyel issiz grubu artik biziz. Umuyorum ki bu gercek, problemin cozumu icin daha bir aciliyet getirecek ve daha parlak fikirlerin ortaya cikmasini saglayacaktir.

Bence problemin mevcut ekonomistlerin mevcut lisanini, ve su anki mevcut muhasebe sistemini mentalitesini kullanarak bir cozumu yoktur. Bu problemi ikinci dalganin metotlarini kullanarak cozemezsiniz. [..] Cunku artik ekonomide “uretkenligin” tanimi degismistir. Ekonomistlerin mevcut uretkenlik tanimi cagdisidir ve cok, cok dar bir cercevede tanimlanmistir [..]

Demek ki tum ekonomik terminolojiyi yeniden tanimlamak gerekiyor. Kategorilerimizi bastan dusunmemiz gerekiyor. Verimlilik, uretkenlik nedir? Su GNP’yi, GDP’yi unutun. Bize ekonomide entellektuel bir devrim lazim. Fakat hukumetler o Merlin’lere, manipule etme sihirli gucune sahip oldugunu zanneden kisileri dinlemeye devam ediyorlar.


Anonim

Osmanli cok toleransliydi, cok anlayisliydi…

Degildi

Gayri muslimleri ele alirsak, toplumda kesinlikle esit konumda degillerdir; silah tasimalari yasaktir, yeni ibadethane acmalari yasaktir, ve haberleri olmadan birdenbire ibadethaneleri camiye cevirilebilir. Bu bir tur “yavas soykirim” olarak nitelenebilir. Tabii konjenkturel bazi sebeplerle bu yikimin “hizlandigi da” olmustur, mesela Abdulhamit denen pezevengin dogu illerinde yaptiklari (Hamidiye teroru), daha sonra Ittihatcilarin icraatlari. Bu mentalite kesintisiz bir cizgi halinde 3. Roma’nin ruhunda ilerlerler ve bugune ulasir. Serif Mardin’in dedigi gibi gayri-muslimler toplumda bir “imtiyaza” sahiptir; bu imtiyaz esitlikle karistirilmamalidir. Imtiyaz verildigi gibi alinabilir de [1].

Osmanli cagini romantize eden “bir kisim Ermeni” bu konular hakkinda cok iyi dusunmeli. Belki de asil ozledikleri o cagda sahip olduklari bir tur sorumsuzluk, belli isleri baskalarina birakarak kendilerinin sadece ticaret, zanaat gibi ugrastiklari bir “cahil mutluluguydu”. Fakat halklarinin cogu gun gelince yonetimde pay sahibi olmamanin, ikinci derece vatandas olmanin dezavantajlarini aci bir sekilde gorduler.

“Salkim gibi Osmanli’nin neresinden sallandiklarini” iste o zaman anladilar.


Anonim

Fatih buyuk bir imparatordu, muthis bir liderdi, dehset bir yoneticiydi.

Fatih oglanciydi

Hatta tum bunlar bir tarafa, begendigi bir oglani kendisine vermeyen kisiyi idam ettirdigi bile vakidir.

12 Eylul ideolojisi olan “80 Model MGK Sentezi” artik siliniyor. Bu sentez Turkcu, Islamci, Osmanlici, Batici bir yapidir, ve vidalari gevsemistir. Bu fikriyati ayakta tutmaya ugrasanlar bosuna ugrasiyorlar.

[1] Turkiye’nin kendisine verdigi kultur kodu MISAFIRPERVERLIK bu tarihsel anlatiyla cakisiyor ve gunumuzun toplumsal sorunlarini cozmekte destek te olabilir, kostek te olabilir (bu analiz neredeyse tum kultur kodlari icin gecerli). Misafirperver olmak tabii ki olmamaktan iyi, ama ayni zamanda bu gorus, birinin ev sahibi baskasinin gecici oldugu bir durumu tarif eder. Kultur kodlari cozum uretmekte ise yaramazlar (kodlar, onlara cok zit olan cozumlerden kacinilip, akli olanlarin “satarken” dikkat edilmesi gereken seylerdir, o kadar).